Gary için bir şey yaptım daha rahat takip etsin diye. | Open Subtitles | اوه لقد صنعت شيئا لغاري لتعويضه عن الاذى الذي لحق به |
Bir ay sonra kardeşi işkence gördükten ve fabrikasına devletin el koymasından sonra, o da büyükannemi takip etti. | TED | لحق بها بعد شهر، بعد أن تم تعذيب إخوته واستولت الحكومة على مصنعه. |
Adamlarımdan biri onları takip etti. Şimdi onları gözlüyor. | Open Subtitles | لحق بهم أحد الأخوة وهو هناك يراقب المكان الآن |
Fakat bana yetişti ve ceketimden yakaladı beni sert bir şekilde savurdu. | Open Subtitles | ثم لحق بى وامسكنى من سترتى ودفعنى بكل قوة لديــه |
Ama dirsek kemiğindeki hasar keskin bir objeyle ve çene kemiğindeki hasar da keskin olmayan bir objeyle yapılmış. | Open Subtitles | ولكن تم قطع الزند بواسطة سلاح ذو حدين حاد والضرر الذي لحق بالفك السفلي من شيء مع سطح حاد |
Kadınların oy hakkı için çok açık. | Open Subtitles | تقويرة الفستان توحي بمطالبة المرأة لحق التصويت |
Akşam 10'da ise serbest bıraktı. Arabayla uzaklaştılar. Pell, onları kasaba sınırına kadar takip ettiğini ve bir daha da görmediğini söylüyor. | Open Subtitles | لقد خرجوا ويقول أنه لحق بهم على خط البلدة |
Bilmiyorduk. Bizi takip etmiş olmalı. Haberimiz yoktu. | Open Subtitles | نحن لم نعرف هو لا بد وأن لحق بنا نحن لم نعرف |
Megatron onu Dünya'ya kadar takip etti, orada onu Kaptan Witwicky buldu. | Open Subtitles | وميغاترون لحق به الى الارض عندما وجده كابتن ويت ويكى |
- Bizi otele kadar takip etti. - Ne sizi takip etti? | Open Subtitles | لقد جاء ورانا الى الفندق ماذا تعنين أن لحق بكم ؟ |
Kimse sebebini gerçekten bilmiyordu ama büyük şef Muhluri öldüğünde atalarıyla birlikte yaşamasına uygun olarak aslanın onu takip ettiğine inanılıyordu. | Open Subtitles | لا احد عرف لماذا ولكن كان يعتقد أنه عندما توفي الرئيس العظيم موهلوري الاسد لحق به |
Sana söylüyorum, seni takip ettiği için cesedi buraya attı. | Open Subtitles | اقول لك انه لحق بك الى هنا فحسب والقى الجثه ساتحقق من ذلك .. |
Evine kadar takip etmiş. | Open Subtitles | لا استطيع التصديق ان الرجل لحق بها طوال الطريق الى منزلها |
Kıyafetlerini giyip saçımı yaparım, arabasına binerim o şerefsiz beni takip eder ve sessiz bir yerde indiririm. | Open Subtitles | أرتدي ملابسها وأسرح شعري وأركب سيارتها وإن لحق بي ذلك الوغد سآخذه إلى مكان هادئ |
Peşimizden geldiler -- bizi oraya getirten adam bizi takip etti ve dedi ki "Yani Belediye Başkanıyle yemek yemeyecek misiniz?" | TED | ولحقوا بنا.. لحق بنا الشخص الذي أتى بنا إلى هناك وقال لنا "أتعني بأنك لن تحضر الغداء مع العمدة؟" |
Ama belki de katil onu yakaladı sessiz kalması için zehirledi ve altınları kendine sakladı. | Open Subtitles | لكن ربما القاتل لحق بها وسممها لإسكاتها وحفظ الذهب لنفسه |
...okadar hızlıkıneredeyse kamera aracını yakaladı. | Open Subtitles | أنه ينطلق بسرعة لدرجة تقريبا لحق سياره الكاميرا. المسار الذي يمتد من هوبكينتون |
İmparatorluğa böyle bir hasar vermekten tatmin olmamış gibi aynı zamanda hırslarına hizmet etmek amacıyla kalıcı bir ordunun kurulmasını talep ediyorsun. | Open Subtitles | غير راض عن سبب هذا الضرر الذى لحق بالإمبراطورية، انت ايضا طالبت بأقامة جيش دائم هذا وحده يخدم الغرض لأرضاء طموحاتك. |
Sonra Ed, bu 15 dolar telif hakkı işi her 4 K Altair'in içindeki BASIC için, kabul edilir gibi değil. | Open Subtitles | وكذلك، إد، هذا العمل بـ15 دولارًا لحق الملكية لكل لغة بيسك تباع في كل ألتير فور كاي ليس مقبولا ابدًا |
Bazı ödül avcıları kaçak bir köle olduğumu söyleyerek peşime düştü. | Open Subtitles | لحق بي بعض صائدي الجوائز، قالوا بأنّي فار. |
Evet, vücudundaki hasarı baz alırsak ölüm sebebi ortada. | Open Subtitles | أجل، إذا بنيت النتائج فقط على الضرر الذي لحق بجسده. |
Onları bir yere saklamak zorunda kalmış olmalısın fakat sonra Arayıcı peşinden geldi ve maalesef seni benden önce buldu. | Open Subtitles | لكن من المأكد انك خبئتهم في مكان ما. لكن الباحث لحق بك. ولسؤ الحظ, وجدك قبل ان افعل انا. |
Vedalaşmak için bara gittim. peşimden geldi. | Open Subtitles | لذا ذهبت الى الحانة لأودعه وقد لحق بى |