Bu işe karışmamak için bir sebebi var. | TED | لقد كان لديه أسباب تمنعه من التدخل. |
Beni tutmak için çok sebebi var. | Open Subtitles | لديه أسباب كثيرة للإحتفاظ بي هنا |
Diğerleriyle el sıkıştığına göre, bence iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | إن كان يصافح الآخرين فأنا واثق أن لديه أسباب مقنعة |
Babanın itici ve çekilmez hayattan kaçmak için eminim iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | أنا متأكدة أن أباك لديه أسباب وجيهة ليعيش حياة متنقلة وغير مستقرة |
Askerlerin Mars'a gitmek istemelerinin stratejik sebepleri var gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أن الجيش كان لديه أسباب إستراتيجية للرغبة فى الذهاب إلى المـريخ |
Biliyorum, kulağa fahiş geliyor. Fakat iyi sebepleri var. | Open Subtitles | أنا أعلم أنها تبدو باهظة ولكن لديه أسباب وجيهة. |
Eğer Diğerleri ile el sıkışıyorsa eminim iyi bir nedeni vardır. | Open Subtitles | إن كان يصافح الآخرين فأنا واثق أن لديه أسباب مقنعة |
Roma'dan nefret etmek için birçok sebebi var. | Open Subtitles | كان لديه أسباب كثيرة أن يكره روما. |
Jon Snow'un Cersei'den nefret etmek için sizden daha fazla sebebi var. | Open Subtitles | (جون سنو) لديه أسباب لكره (سيرسي) أكثر مما لديك |
Robert Barone'un böyle bir iki tiki olmasının bir sürü sebebi var. | Open Subtitles | ...كل ما أعنيه أن (روبرت بارون) ...لديه أسباب كثيرة ليطور عادته المتوترة ...أو شي ما |
Herkesin yalan söylemek için sebebi vardır. | Open Subtitles | كل من يكذب لديه أسباب خاصة به. |
Belki iyi bir sebebi vardır. Tabii. | Open Subtitles | -ربّما لديه أسباب سديدة . |
Evet, bence bunun için gerçekten geçerli sebepleri var. | Open Subtitles | نعم ، حسناً هو لديه أسباب وجيهة فعلاً للقيام بذلك |
- Ama bir nedeni olmalı, değil mi? | Open Subtitles | -لكنه بالتأكيد لديه أسباب لذلك |
Mutlaka geçerli bir nedeni vardır. | Open Subtitles | متأكد أن لديه أسباب وجيهه |