| Müşterilerim, onun hakkında hiçbir şey bilmiyorlar. Bu yüzden pek satılmıyor. | Open Subtitles | زبائني لا يعلمون عنه اي شيء لذلك لا يوجد طلب عليه |
| Bu yüzden de, bizim aramızda asla bir şey olmayacak. | Open Subtitles | لذلك لا شيء من أي وقت مضى ستعمل يحدث بيننا. |
| Takım topu kaptırmış Bu yüzden birkaç dakika için giremeyeceğiz. | Open Subtitles | فريق الأحداث القوا الكرة لذلك لا يمكننا الدخول لبضعة دقائق |
| önemli bir isim cikti, o yüzden bugün eve gelebilecegimi sanmiyorum. | Open Subtitles | شئ مهم طرأ لذلك لا اظن اننى سأتمكن من العودة اليوم |
| Kahrolası şeyi hissetmek istiyorum. o yüzden ne yapmam gerektiğini... | Open Subtitles | لذلك لا أعرف برأيك ما الذي يجب أن أفعله ؟ |
| Bu nedenle, sistem çalışana kadar hesap kapatma işlemi gerçekleştiremeyeceğim. | Open Subtitles | لذلك لا أستطيع تنفيذ أمر إغلاق حسابك حتى يصلح النظام |
| Babam bunu hiç giymedi, yani benim neden giymem gerektiğini anlayamıyorum. | TED | لم يرتديها والدي مطلقاً لذلك لا أرى أي داع لكي أرتديها |
| Bu yüzden şimdiye kadar başardıklarınız dışında kaybedecek bir şeyiniz yok. | Open Subtitles | لذلك لا شيء لديكم لتخسروه باستثناء كل ما حققتموه لغاية الآن |
| Bu yüzden senden sırf kendim için kaderimi değiştirmeni isteyemem. | Open Subtitles | لذلك لا يمكنني أن أطلب منك تغيير مصيري من أجلي |
| İşte Bu yüzden bu iş çocuklarla ve hayvanlarla olmaz. | Open Subtitles | لذلك لا يجب على المرء العمل مع الأطفال أو الحيوانات |
| Bu yüzden yalnızca beni izleyen Gu Ae Jung'a sorumluluk yükleme. | Open Subtitles | لذلك لا تلقي اللوم على غو آي جونج لأنها تتبعني فقط |
| Evet ama ben kendime düşeni yapıyorum, Bu yüzden harika hissediyorum. | Open Subtitles | أجل، لكني قمت بمـا نوجب علي، لذلك لا أحس بأي ندم. |
| Bu yüzden mobilya yok. Bu yüzden hiçbir fotoğrafta yoklar. | Open Subtitles | لذلك لا يوجد أيّ أثاث وليس لهما وجود في الصور. |
| Bu yüzden, ön kapıya koymayın, başka yere koyun. Çok hoş bir cam parçası. | TED | لذلك لا تضعه فى الباب الأمامى، ضعه فى أى مكان أخر. إنه لوح زجاجى جميل. |
| Bu yüzden asla ışığınız için savaşmayı bırakmayın, çünkü en karanlık zamanlarda bile, biz sizleri görüyoruz. | TED | لذلك لا تتوقفوا أبدًا عن القتال للوقوف في النور؛ لأنه حتى في أحلك الأوقات، نحن نراكم. |
| Ve o dediğiniz fotoğrafı kullanmadık o yüzden size yardım edebileceğimizi sanmıyoruz. | Open Subtitles | ونحن لم نستعمل تلك الصورة بالتحديد لذلك لا أظن أننا نستطيع مساعدتك |
| Son derece tehlikeli ve çok büyük ihtimalle silahlı. o yüzden yakalamaya kalkışmayın. | Open Subtitles | إنه خطير جدّاً، ومن المرجّح أن يكون مسلّحاً، لذلك لا تحاولوا القبض عليه |
| Polisler gelmeyecek. o yüzden de evsizleri korkutacak kimse yok. | Open Subtitles | الشرطة لن تأتي لذلك لا يوجد أحد ليخيف المتشردين بعيداً |
| o yüzden bildiğimiz antiseptik ultraviyole ışınlarını insanlar varken kullanmayız. | TED | لذلك لا يمكن استخدام الأشعة فوق البنفسجية التقليدية المبيدة للجراثيم في وجود أي أشخاص. |
| Bu nedenle, bazı eski meslektaşlarımın neden hayal kırıklığına uğramış olduklarına şaşmamalı. | TED | لذلك لا غرابة أن بعض زملائي القديمين محبطون. |
| Bu bağ sağlam olmadan, bunları... yapamazsın. yani oynaman söz konusu değil. | Open Subtitles | وعندما لا تحتاج هذه الرباطة تستطيع التخلي عنها لذلك لا داعي للسؤال |
| O nedenle bunun üzerinde kafa yoracak çok vaktim oldu. Yanılıyorsam beni düzeltin. | Open Subtitles | لذلك لا اجد الوقت الكافي لتصحيح بعض الاخطاء |