Bu odadaki herkesin çok iyi bildiği sebeplerden dolayı yok oluyorlar. | TED | إنها تختفي للأسباب التي جميع داخل هذه الغرفة يعرفونها جيدا. |
Yanlış düşünüyordu, bazı insanlar dikkate alıyordu, ancak farklı sebeplerden ötürü. | TED | و قد كان على خطأ، بعض الناس كانوا منتبهين و لكن للأسباب الخطأ |
Düşünceli, genç bir kadın. Tamamen doğru sebeplerle öğretmenlik yapıyor. | Open Subtitles | إنها إمرأة شابة مفكرة, وهي تدرس للأسباب الصحيحة. |
Doğru olanı, doğru şekilde, doğru sebepler için yapmayı istemek. | TED | الرغبة في القيام بما هو صحيح على النحو الصحيح للأسباب الصحيحة |
Ben de. Doğru nedenlerle bunu istemelisin. | Open Subtitles | ولكنك يجب أن تريد أن تفعل هذا للأسباب الصحيحة ليس لأجل الشعور بالذنب حيال ميكى |
Yoksa henüz bilinmeyen bir sebeple o bir yerde, hamlesini mi planlıyor, doğru zamanda ortaya çıkmayı mı bekliyor? | Open Subtitles | ، أو للأسباب المجهولة لحد الآن، هو هناك في مكان ما تخطيط حركته القادمة، الإنتظار لكشف نفسه متى الوقت صحيح؟ |
Politik nedenlerden ya da her şeyden önemlisi moral açısından İngiliz halkının morali açısından Almanları durdurabileceğimizi göstermemiz çok ama çok önemliydi. | Open Subtitles | أظن أنه كان فى غاية الأهميه للأسباب سياسيه والأهم لأسباب تتعلق بمعنويات شعب تلك البلاد |
Açıklaması zor olan bazı sebeplerden ötürü yanlış gelir. | TED | وقد نخطئ إذا تطرقنا للأسباب التي يصعب علينا تعليلها. |
Ve gerçekten de çok korkmalısınız, ancak korkmanız gerektiğini düşündüğünüz sebeplerden dolayı değil. | TED | صحيح ؟ ويجب أن تكونوا خائفين حقا, ولكن ليس للأسباب التى تعتقدون. |
Bazı sebeplerden dolayı bunu bir sır olarak sakladım. | Open Subtitles | الشّيء الذي آي عنده بقي طيّ الكتمان للأسباب الذي أعتقد سيوضّح لأنفسهم. |
- Eminim gözetiyordur. Tam olarak sandığın sebeplerden değil. | Open Subtitles | أنا واثق من هذا ليس للأسباب التى تتوقعها |
İnsanlar doğru sebeplerle yanlış şeyler yaparlar. | Open Subtitles | الأباء يقوموا بالأفعال الخاطئة للأسباب الصحيحة. |
Doğru sebeplerle polisliği seçmedim. | Open Subtitles | انا اممم أنا لم أنضم للفريق للأسباب الصحيحة |
Benimki bana o adamın buraya geldiği dakikadan itibaren, doğru sebeplerle burada olmadığını söyeldi. | Open Subtitles | منذ الدقيقة الأولي التي أتي فيها هذا الشخص هنا أنه لم يأتي للأسباب الصحيحة |
Bu noktada, hanımefendiye, sadece iyi sebepler için savaştığımızı anlattım. | Open Subtitles | بينما نحن - كما وضحت للفرسة نتقاتل فقط للأسباب الجيدة |
Ertesi ay evlenmiş olmamız gerekiyordu... ama süre azaldıkça düşünmeye başladım... bunu yanlış sebepler yüzünden yapıyorum diye. | Open Subtitles | كان من المفترض أن أتزوجه الشهر القادم لكن عندما اقترب الموعد بدأت فى التفكير.. أننى كنت أفعل ذلك للأسباب الخاطئة |
İşler ve işleyişler, her zamanki sebepler yüzünden şu an size de olduğu gibi, el ayak birbirine dolaşınca uygulanmak içinler. | Open Subtitles | كما تقرع وتتغوط في أحشائك للأسباب المعتادة برغم حزنك العميق الشخصي |
Ve eğer ibneyesen, normalmişsin gibi rol yapacağına, beni haklı nedenlerle savunuyormuş gibi yapacağına bana söylemeliydin. | Open Subtitles | و لو كُنتَ كذلك، كانَ عليكَ إخباري عوضاً عن أن تدعي أنكَ عادي تدعي أنكَ تهتمُ بي للأسباب الخيّرَه |
Gideceksem, o seçimi doğru nedenlerle yapmak isterim. | Open Subtitles | إذا إعتزمت الذهاب أريد فعل ذلك للأسباب الصائبة |
Düşündüğümüz nedenlerle insan birini öldürebilir mi? | Open Subtitles | هل يمكن لأى أحد ان يرتكب جريمة قتل للأسباب التى ناقشناها ؟ |
Tabii ve iyi bir sebeple ama denemek için deli olmamız gerek. | Open Subtitles | نعم للأسباب الصحيحة، لكُنّا مجانين لو حاولنا |
Yanlış nedenlerden ötürü iyi davranıyorsun. Onun yemek yapamadığını biliyorsun. | Open Subtitles | أنت طيبة للأسباب الخاطئة أنتِ تعرفين أنها لا تطبخ |
Tamamen bana ait nedenler yüzünden hayatını ve kariyerini riske atmana izin veremem. | Open Subtitles | أنا لن أتركك تعرّض للخطر حياتك وك مهنة للأسباب الشخصية تماما لي. |
Neticede yanlış nedenden dolayı evlendim. | Open Subtitles | و لكن في النهاية فلقد تزوجت للأسباب الخاطئة |
Birisi bu olayları yapıyor ama senin sandığın sebepten değil. | Open Subtitles | شخص ما يحاول الوصول لشيء، ولكن ليس للأسباب التي تعتقدها |