| Ve en sonunda güneye giden yoldaydık. Ertesi sabah moraller gayet iyiydi. | Open Subtitles | واخيراً ,اصبحنا على الطريق المؤدي للجنوب في الصباح التالي انطلقنا بمعنويات عالية |
| Ben de onun gibi güneye giden bir otobüse atladım. | Open Subtitles | لقد اخذت الحافله متجهآ للجنوب كما فعلت هى |
| Elbette biliyorsunuz. Bu yüzden onları güneye gönderin ve odun tüccarlarına satın. Hayır. | Open Subtitles | بالطبع تعلم , بعد ذلك ارسلهم للجنوب وقم ببيعهم لتجّار الخشب |
| Çok haklı olduklarını söylerdim, Bay Hayes! Dün gece, Güney batıya döndük. | Open Subtitles | سوف أقول إنهم يسخرون منا فنحن قد إتجهنا للجنوب الغربى ليلة أمس |
| Kuvvetlerinin güneye doğru ilerlediğini de biliyoruz. | Open Subtitles | نعرف بأن لديهم . حشود عسكرية تتجه للجنوب |
| Camı indirip, Peachy bir haftalığına güneye gitti, deyin. | Open Subtitles | أنزل النافذة وقول بيتشى ذهب للجنوب للإسبوع |
| Bir kere daha olursa, seni olabildiğince çabuk güneye postalarım! | Open Subtitles | مرة واحدة فقط ، و سيتم ترحيلك للجنوب بسرعة ركلي لك |
| Pek emin değilim. İnsanlar güneye ve batıya gider. | Open Subtitles | لست متأكداً الناس عادة ما يذهبون للجنوب الغربى |
| Kışın kumsal güneye doğru nasıl hareket eder bilir misin? | Open Subtitles | كيف يعرف طائر السنونو طريقه للجنوب في الشتاء |
| Burundan gelen bir şive güneye gittikçe belirginleşir. | Open Subtitles | تصبح حادّة أكثر فأكثر كلما اتّجه المرء للجنوب |
| - güneye doğru gitmeli. | Open Subtitles | الحريق حائط خلال تنفذ ان عليك للجنوب يتجه اجعله |
| Ancak güneye doğru bu büyük yolculuk devam ediyor. | Open Subtitles | سوف تكون قد ماتت لكن الهجرة تستمر خلال الرحلة الطويلة للجنوب |
| İklimin sıcak, yiyeceğin bol olduğu güneye gitmek isteyecekler. | Open Subtitles | سيحاولون الطيران للجنوب حيث الدفء والغذاء الوفير |
| Yapabiliriz. Kuşlar beni izler, ben de seni. Hepimiz güneye gideriz. | Open Subtitles | الطيور تتبعنى، وأنا أتبعك ونذهب جميعاً للجنوب |
| Sert ol. Yumuşayamayız. Yaban kazları güneye yola çıktılar bile. | Open Subtitles | ولا يمكننا التأخير فالأوز البرى طار للجنوب بالفعل |
| Kocaman bir kaza binmiş, onları güneye götürüyor. | Open Subtitles | إنها تقودهم للجنوب .. يا لها من أوزة كبيرة |
| Blaine, onlara hava yüzünden güneye saptığımızı söyle. | Open Subtitles | بلين يخبرهم عن حالة الطقس وهو انحرف للجنوب |
| Asami'ye Meka-Tankları'nı Güney'e satması için yardım edecek, ve bu harika fikirle Korra, | Open Subtitles | , هو سيساعد آسامي ببيع دباباتها ميكا للجنوب وأتى بهذه الفكرة الرائعة لكورا |
| Olamaz! Ne yapacağım? Bir an önce Güney'e kaçsanız iyi olur bayan. | Open Subtitles | من الأفضل أن تلجأي للجنوب بسرعة بعد إذنك يا سيدتي |
| Arkadaki Linux penguenini özellikle beğeniyorum. Şimdi bunun yol açtığı şeylerden bir tanesi, güneyde bir nevi kültürel patlama. | TED | وانا أحب تحديداً بطريق لينوكس الصغير هذا في الخلفية. إذاً أحد الأشياء التي تقود لهذا النوع من الإنفجار الثقافي للجنوب. |
| Güneyhaçı tam güneyi gösterir. | Open Subtitles | توجهي نحو الصليب الجنوبي و ستصلين للجنوب |
| Yani aracın güneyden geçip... hastaneye doğru gitmesi lazımdı? | Open Subtitles | لذا فإن السيارة تمر من هنا للجنوب تتجه نحو المستشفى، أليس كذلك؟ |
| Güneybatı ile olan ilişkisinin bir yansıması gibi. | Open Subtitles | إنها انعكاس لمدة حبها الطويلة للجنوب الغربي |
| Aramamızı burada yoğunlaştırıyoruz. 2B, güneydoğu Kadranı'nda. | Open Subtitles | نحن نركز على بحثنا هنا، ربع دائرة للجنوب الشرقة،عند نطاق 2 ب. |
| Yaklaşık beş kilometre güneydoğuda. Bakalım neler yapıyor. | Open Subtitles | انه على مسافة حوالى 3كلم للجنوب الشرقى لنر ما سيفعله |