"لم يخبر" - Translation from Arabic to Turkish

• söylemedi
• söylememiş
• anlatmadı
• söylememişti
• söylemediğini
• söylememiştir

Bu sırada New York'ta kimse Carl Norden'e icat ettiği bombalama vizörünün Hiroşima'da kullanıldığını söylemedi.
في تلك الاثناء في نيويورك لم يخبر احد كارل نوردن ان موجه القنابل خاصته تم استخدامه لقصف هوريشيما

Eğer geri gelmeyecekse kocası niye ev sahibine söylemedi?
إذا لم تكن ستعود لماذا لم يخبر صاحب الملك ؟

Vücudu yağ kaybıyla şoka girmiş. Polise hiçbir şey söylememiş.
دخل جسمة في حالة من فقدان الدهون لم يخبر الشرطة بشئ

CTU'ya bizi durdurmalarına yetecek kadar şey söylememiş.
لم يخبر الوحدة بالكثير بما يمكنهم من إيقافنا

Hayır, hayır, bildiğim kadarıyla, kimse kimseye bir şey anlatmadı.
لا، لا، لا. ما أعرفه هو أنّهُ لم يخبر أي أحد أي أشخص بأيّ شيء

Tabii ki gazetecilere "minumum gider" dediği şeyi açıkça söylememişti.
بالطبع لم يخبر الصحافة أن كلمة أقل التكاليف كلمة مطاطة

Diğerlerine söylemediğini tahmin etmiştim ama sen biliyorsun sandım.
اعتقدت انه لم يخبر الاخرين و لكن انت اعتقدت انك تعرفين

Fakat daha sonra ailesinden ve arkadaşlarından, babasının herkese onunla gurur duyduğunu söylediğini duyar, fakat oğluna hiç söylememiştir.
ولكن بعدها يسمعون من كل العائلة والأصحاب بأن الأب أخبر الجميع كم كان فخورا بهم، ولكنه لم يخبر ابنه قط،

Bazı nedenlerden, tahta ayaklı adamla, yıldızının barışmadığını hiçkimseye söylemedi.
لسبب ما هو لم يخبر احدا عن سر خوفه و كان ابى يكن كل كره و بغض

Yere zamk döktü ve kimseye söylemedi.
بالأسبوع الماضي سكب الصّمغ على الأرضيّة و لم يخبر أي شخص

Seks yapmak istediği için mi Debra'ya söylemedi?
انه لم يخبر ديبرا بالامر لانه اراد ان يمارس الجنس ؟

O geceki uçuş hakkında neden sana bir şey söylemedi?
لماذا لم يخبر لكم حول الرحلة في تلك الليلة؟

Carla'ya hasta annesini öldürmesini İsa söylemedi.
عيسى لم يخبر كارلا بأن تقتل والدتها المريضة

- Doğru. İçişleri Bakanına, da söylemedi çünkü ona da güvenmiyor.
و لم يخبر وزيرة الداخلية لأنه لا يثق بها أيضا

Ama neden bu kadar önemli bir şeyi karısına söylemedi?
ولكن لماذا لم يخبر زوجته ، إذا كان يعرف مدى أهمية هذا لها ؟

Mesajı kendi göndermiş ve bunu Krista'ya hiç söylememiş.
لقد أرسل الرسالة بنفسه ولكنه لم يخبر كريستا بذلك مطلقاً

- Ephraim Clausen Hannah' ın öldüğünü eşine hiç söylememiş.
افرايم كلاوسن لم يخبر زوجته عن وفاة هانا

Amiral, kendi oğluna bile söylememiş yani bunu bilen her kimse fazlasıyla yakın biri olmalı
الأدميرال لم يخبر ابنه حتى اذا أيا كان من علم فيجب أن يكون شخص مقرب للغايه

Ramiro kimseye anlatmadı, değil mi?
لم يخبر راميرو احداً، أليس كلك؟

Bunu kimseye söylememişti çünkü ailesini ve arkadaşlarını üzmek istemiyordu.
هو لم يخبر أحدٌ عن قلبه لأنه لا يريد من عائلته أو أصدقائه بأن يقلقوا

Kimseye söylemediğini nereden bileceğiz?
-كيف لنا أن نعرف أنه لم يخبر ناس بالفعل؟

Belki kimseye söylememiştir.
ربما لم يخبر أي أحد بخصوصها