Kimsede, Tehlike'ye Hearns'ın yıllar önce emekli olduğunu söyleyecek yürek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن أحد يملك الشجاعة ليخبر دانجر أن إيرنز اعتزل منذ عدة سنوات |
baban sana gerçekleri söyleyecek kadar yürekli değildi eve asla dönmeyen bir kadın için eğer cennet varsa evlat, annen orada değildir | Open Subtitles | و لم يمتلك أبيك الجرأه ليخبر إبنه أنه يبحث عن مدمنه منتحره لن تعود أبداً و لو كانت هناك جنه يا بني فهي ليست بها |
Ama en azından onun, Aşağı Dünyalılar'ın ölmesini istediğini suratlarına söyleyecek kadar cesareti var. | Open Subtitles | لكنه كان على الأقل لديه الشجاعة ليخبر اشخاص العالم السفلي في وجوههم انه يريدهم جميعا في عداد الأموات |
LaHood'a dünkü oylamanın sonucunu söylemeye gitmiş olmalı. | Open Subtitles | لابد انه ذهب ليخبر لاهووذ عن تصويتنا البارحة |
Taa okuluna kadar bunu söylemeye gitmiş demek. | Open Subtitles | وذهب طوال الطريق إلى,روزي, ليخبر لينا بذلك؟ |
Hikayemi onlara anlatacak... ...hiç kimseyi görmedim. Onlar bana öğüt verebilirlerdi ya da terapi yapabilirlerdi. | TED | لم أقابل أي شخص ليخبر حكايتي لهم بحيث يمكنهم نصحي أو علاجي. |
Birlikte çalıştıklarımı da- Hiç biri hikaye anlatacak kadar yaşamadı. | Open Subtitles | وجميع الأشخاص الذين عملت معهم لم يعش منهم أحد ليخبر بالقصص |
Bir sahile demir atıp, yerlilere Jaime Lannister'ın Dorne'a geldiğini söylemesini ne engelliyor? | Open Subtitles | ما الذي يمنعه من الهروب للساحل ليخبر المحليين أن (جايمي لانيستر) في (دورن)؟ |
Eğer yanlış bir şey bulursak, insanlara inanacaklarını söyleyecek birine ihtiyacım var. | Open Subtitles | إن عثرنا على شيءٍ خاطئٍ أنا بحاجة إلى .شخص ما ليخبر العالم شخصٌ يصدّقوه |
Bir kere bilmiyorum sert çocuk. Osman gittiği yeri söyleyecek kadar avanak değildir. | Open Subtitles | لا أعلم، عثمان ليس أحمق ليخبر أين يذهب |
Denediğini Cooper söyleyecek bir tanık istedin. | Open Subtitles | تريدين شاهد ليخبر كوبر بأنك حاولتِ |
Galip'in Ebu'nun planlarıyla ilgili bilgisi vardıysa, Gibbs'e söyleyecek vakti yok muydu? | Open Subtitles | إن كان (غاليب) لديه معلومات عن خطط (أبو), هل كان لديه الوقت ليخبر (غيبس)؟ |
Galip'in Ebu'nun planlarıyla ilgili bilgisi vardıysa Gibbs'e söyleyecek vakti yok muydu? | Open Subtitles | إن كان (غاليب) لديه معلومات عن خطط (أبو), هل كان لديه الوقت ليخبر (غيبس)؟ |
Dinle, o çiftliğe geri dönecek Carver'a burada olduğumuzu söyleyecek, Carver'da kaçacak. | Open Subtitles | مهلاً "إنّه عائد للمخيّم ليخبر (كارفير) أنّنا هنا، بعدها سيهرب" |
LaHood'a önerisini reddettiğimizi söylemeye gitti. | Open Subtitles | ذهب ليخبر لاهوود بأننا رفضنا عرضه |
Üzüntü gibi tat veriyor. Michael, babasına söylemeye hapise gidecekken oğluyla karşılaşır. | Open Subtitles | كان (مايكل) ذاهباً للسجن ليخبر أبيه حينما أكتشف أبنه |
Larry'nin hastaneye Kendra'ya gerçekleri söylemek için hazır olduğunu söylemeye gittiğini söyledi. | Open Subtitles | و أخبره بأنّ (لاري) بطريقه إلى المشفى ليخبر (كندرا) أنّه مستعد لقول الحقيقة |
Dünyaya olan biteni anlatacak kimse kalmadı, o yüzden. | Open Subtitles | لا يوجد أحد آخر ليخبر العالم بما حدث، هذا هو السبب |
Hücreye atılan birinin, kamp ateşi hikayeleri anlatacak kadar iyi olabileceğini düşünemiyorum. | Open Subtitles | عندما كان هناك لا استطيع تخيل ان احدا مرمي في السجن الانفرادي لطيف كفاية ليخبر قصصا شبابية |
Çünkü gerçek hikayeyi anlatacak birisi varsa, o da sensin | Open Subtitles | لماذا ؟ لإنه إذا كان هناك رجل حى ليخبر القصة , لن يكون سواك |
Bir sahile demir atıp, yerlilere Jaime Lannister'ın Dorne'a geldiğini söylemesini ne engelliyor? | Open Subtitles | ما الذي يمنعه من الهروب للساحل ليخبر المحليين أن (جايمي لانيستر) في (دورن)؟ |
Gidip Hunter'a söyleyeyim Sergio'ya, Jason'a yalancı olduğunu söylemesini söylesin. Hayır, hayır, hayır. | Open Subtitles | (حسناً، سأخبر (هانتر) بأن يخبر (سيرجيو ليخبر (جيسون) أنه كاذب |