"ليس الشيء" - Translation from Arabic to Turkish

• şey değil
• olay değil
• şey bu değil

Maaştan bahsetmiyorum, maaş benim için en önemli şey değil.
أنا لا أعني الراتب. المال ليس الشيء الأكثر أهمية لي

Hala iş tek konuşacağımı şey değil di mi ?
العمل ليس الشيء الوحيد لنتحدث عنه أليس كذلك؟

Bu aşk iman yoksa, ölmek olacak tek şey değil.
إذا لم يكن لديك الإيمان بالحب ، فهذا . ليس الشيء الوحيد الذي سيموت

Ama yandaş toplamak, ilgilendiği tek şey değil.
لكن جمع التابعين ليس الشيء الوحيد الذي يتقنه

Çocuğumu terk etmek gurur duyduğum bir olay değil, tamam mı?
ليس الشيء المهم حقّاً تسليم ابني، مفهوم؟

Hayatımı tehlikeye atmam yapabileceğim tek şey değil Don.
وضع حياتي على الجبهة ليس الشيء الوحيد الذي أستطيع القيام به، دون

Ölüm korkulacak bir şey değil. Güven bana evlat.
الموت ليس الشيء الذي يجب أن تخافه، ثق بي بنيّ.

Ne düşündüğünü biliyorum, ama aynı şey değil.
أعرف ما تفكّرين به ولكنّه ليس الشيء نفسه

Eh, bu altına girdiğim tek şey değil.
حسناّ , ذلك ليس الشيء الوحيد الذي حصلت عليه بالداخل

DUI'de olanları duymadan önce söylenecek bir şey değil.
ليس الشيء الذي يُقال الليلة قبل جلسة إستماع قيادتكِ تحت تأثير الكحول

Tamam, bu konuda evlilik, en sevdiğim şey değil.
حسنا، الزواج ليس الشيء المفضل لدي في هذه المرحلة بالذات

Bizi yönlendiren şey değil.
إنه لم يكن ـ ـ ـ انه ليس الشيء الذي يقودنا

Bana eski kafalı falan diyeceksiniz ama bu karımdan isteyeceğim bir şey değil, tamam mı?
لكن هذا ليس الشيء قد أريده من زوجتي أن تقوم بهِ، إتفقنا؟

Benimkiyle seninki aynı şey değil Sam.
انه ليس الشيء نفسه بالنسبة لي كما هو الحال بالنسبة لك، سام

Onlarla seks yaptım. Aynı şey değil.
لقد مارستُ معهما الجنس ذلك ليس الشيء ذاته

Şef olmak istediğim tek şey değil.
كوني رئيسة القسم ليس الشيء الوحيد الذي أريد

Biliyorum unutulacak gibi bir şey değil.
أعلم أنه ليس الشيء الذي يمكن نسيانه،

İkisi aynı şey değil. Hem de hiç.
إنه ليس الشيء نفسه على الاطلاق

Bu Haven'da gördüğüm ilk tuhaf olay değil Nathan ve sadece bir haftadır buradayım.
هذا ليس الشيء الغريب الأول الذي رأيته في "هايفن" ومضى على وجودي أسبوع واحد فقط، أيمكنك أن تخبرني ما الذي يجري هنا؟

Benim istediğim şey bu değil bu yüzden de kabul etmiyorum.
هذا ليس الشيء الذي طلبته, و أنا لن أقبل بها