Çok mutlu bir kızdı intihar etmesi için bir sebep yoktu. | Open Subtitles | هي كَانتْ بنت سعيدة جداً لا مبرر للإنتحارِ |
Bilginiz olsun, bu gereksiz bir düzlem-ayırma örneğidir, fakat labda bunu sürekli yapıyoruz. | TED | تذكروا ، أنها نوع من تمرين غير مبرر للتفكيك، لكننا نفعلها في المختبر طوال الوقت. |
Birisini Sebepsiz yere öldürmezsin. Bu saat hiçbir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | لا أحد يقتل شخصاً بلا مبرر الساعة لا تثبت شيئاً |
Fakat çoğu ayı bir insana saldırmak için herhangi bahane bulabilir. | Open Subtitles | معظم الدببة يبحثون عن اي مبرر لمهاجمة البشر |
O anda verdiğiniz bilgiler bu durumu tamamen Haklı çıkarıyor. | Open Subtitles | مبرر تماما نظرا ل المعلومات كان لديك في ذلك الوقت. |
Tahoe gölü'nün berrak suyu olsa bile tamamıyla yersiz korkular... Saçma ama orada. | TED | حتى إن كنت في بحيرة تاهو، حيث المياه عذبة ثمة خوف غير مبرر. أمر سخيف، لكنه موجود. |
Umarım siz çocukların bizi kenara çekmek için bir nedeni vardır. | Open Subtitles | آمل حقا يا شباب أن يكون لديكم مبرر مقنع لإيقافنا |
Bunların hiçbiri bir gerekçe olamaz tabi, ama şüphelenmeye hakkım vardı, beni masörüyle aldatıyormuş. | Open Subtitles | ليس هذا مبرر ما كانت لديّ أسباباً للشك بأنها كانت تخونني مع مقوم عمودها الفقري |
Bu bilimi hep sevdim ve onu böyle bir duruma getirmiş olmamızın bir mazereti yok. | TED | أنا أحب هذا العلم، وأعتقد أن هذا الموقف الذي وضعناه فيه غير مبرر. |
Eğer bizi koruyorlarsa, buna devam etmeyeceklerine inanmak için bir sebep yok. | Open Subtitles | صحيح إذا كانوا يحموننا فليس ثمة مبرر يمنعهم من مواصلة هذا |
Hiçbir şeyin değişmeyeceğini söyleyen her bir sebep ortadan kalkacak. | Open Subtitles | كل مبرر يخبرك بأن الأشياء لن تتغير , سيختفي |
Çünkü polisi satın almışlar, onlar için şüphelenecek sebep yok. | Open Subtitles | ولكونهم يسيطرون على الشرطة فلا يوجد مبرر للاشتباه |
Efendim bence bu olayda Doktor gereksiz yere telaş yapıyor. | Open Subtitles | أعتقد ، أنه في بعض الأحيان يصبح الدكتور قلقاً بلا مبرر |
Bana göre gereksiz şekilde. Sonuçta o kimdi ki? | Open Subtitles | غير مبرر تماما ، من وجهة نظرى و بعد كل شئ ، من هى ؟ |
Ona hiçbir şey yapmadım. Bu saldırı tamamen gereksiz. - Ben şifa dağıtan biriyim. | Open Subtitles | هذا الهجوم غير مبرر كليا بحق السماء,انا اشفي الناس |
Görünüşe göre son konuğumuz Len Lyle Hix bir Los Angeles polis dedektifine Sebepsiz yere saldırarak kendini yeniden hapiste bulmuş. | Open Subtitles | ضيفنا الأخير, لين لايل هيكس, يجد نفسه عائد للسجن بسبب هجوم غير مبرر |
Gerilemeyi, avantaja çevirmek için gereken eforları felce uğratan meçhul, akıl almaz, Sebepsiz korku. | Open Subtitles | الخوف الغير معلوم والغير معقول والغير مبرر الذي يعوق مجهوداتنا المطلوبة لتحويل الإستسلام إلى تقدم |
Fakat çoğu ayı bir insana saldırmak için herhangi bahane bulabilir. | Open Subtitles | معظم الدببة يبحثون عن اي مبرر لمهاجمة البشر |
Bu bir bahane ve sen bunu biliyorsun. | Open Subtitles | بل يحب امتلاكي هذا مبرر سخيف و أنتِ تعرفين هذا |
Bu yeni, süslü birimimiz yok yere eski davaları kurcalıyor. | Open Subtitles | هذه الوحدة الجديدة الفخمة التي تنبش القضايا القديمة بلا مبرر |
Bugünkü Sezar'la cenkleşmenin Haklı bir anlamı yok denirse, şöyle düşünmeli: | Open Subtitles | وحيث أن خصومتنا ليس لها أي مبرر في الوضع الحالي، فلتكن حجتنا ما يأتي: |
Aynı sayıda Fransa'daki artık yemek torbaları hakkındaki yazıda Fransız bir adam tarafından s-kelimesinin yersiz kullanımı vardı. | TED | في نفس الموضوع، في مقطع عن حقائب الكلاب في فرنسا، كان هناك استخدام غير مبرر لشتيمة من قِبل رجل فرنسي. |
Davranışlarının bir sonucu olmayacaksa değişmek için bir nedeni yok demektir. | Open Subtitles | حسناً, إن لم يكن هناك نتائج للسلوك, فلن يكون لها مبرر للتغيير |
Ama şimdi mevcut görevlileri değiştirmek için bir gerekçe yok. | Open Subtitles | لكن الآن، إستبدال المسؤولين الحاليين ليس له مبرر. |
Bir TV filminde bana çok uygun bir rol var ve o bana bir deneme bile ayarlamadı. İyi bir mazereti olsa iyi olur. | Open Subtitles | ولم تجعلني حتى أتقدم له الافضل أن يكون لديها مبرر جيد |
Bizim gerçekte ne olduğumuzu göstermek için mazeret olarak bir kurmacaya ihtiyacımız vardır. | Open Subtitles | نحن نحتاج إلى مبرر الخيال لعرض وممارسة ما نحن عليه بالفعل |
Hava bükücülerim, bu nedensiz saldırının bir parçası olmayacaklar. | Open Subtitles | متحكمي بالهواء لن يكونوا جزءا من هجوم غير مبرر |
Buraya bu şekilde gelmesi anlamsız. | Open Subtitles | ليس لديه مبرر للحضور الى هنا بهذه الطريقة |