"مستلقياً" - Translation from Arabic to Turkish

• yatarken
• kalkma
• yatıyor
• yatıyordu
• yatıyordum
• uzanıyordum
• yatan
• Yerde
• yatıyorum
• yatıyorsun
• yattığını
• uzanıyordu
• yatakta

Bir gece, sırtüstü yatarken telefondan bir blog yazmak istedim. Nasıl tepki vermem gerektiğiyle ilgili olacaktı.
وفي إحدى الليالي، عندما كنت مستلقياً على ظهري، تلمست هاتفي لأقوم بكتابة مدوّنة، كمحاولة لشرح كيف سأستجيب.

kalkma yerinden, tamam mı? - Allah kahretsin! Oralar güzel mi?
ابق مستلقياً اللعنة هل كاليفورنيا جميلة؟

Böyle de, yatıyor gibi olacaksın oğlum. Duruşma esnasında uyuyakalabilirsin.
و أنت ستكون مستلقياً يا بني ربما تغفو في المكمة

Öylece yatıyordu. Önce bir şaka olduğunu sandık.
فقط كان مستلقياً هناك ,في البداية ظننا أن الأمر مجرد مزحه

Uyandığımda, Sırt üstü yatıyordum sokakta, ve oraya nasıl geldiğimi bilmiyordum.
و عندما استيقظت كنت مستلقياً على ظهري بالشارع و لا أعلم كيف وصلت هناك

Bir öğleden sonra, ben ben şu odada uzanıyordum.
مرة بعد ظهر يوم، أنا كنت مستلقياً في تلك الغرفة

Bütün ışıkları yaktım. Ve çimenlerde yatan babamı gördük.
وأنرت الأضواء فوجدت والدى مستلقياً على المرجة الأمامية

Ayak bileğinde silah kılıfı olan, Yerde yatan bir adam gördüm ve işe yarar diye silahı aldım.
‫رأيت رجلًا مستلقياً ومعه قراب ‫مسدس للكاحل فأخذت المسدس

Boş ver kuralları. Dört gündür yatıyorum.
تباً للقواعد لقد كنت مستلقياً على ظهري منذ 4 أيام

Orada... orada tabutun içinde yatıyorsun, insanlar bakıp...
أعني، كوني مستلقياً في صندوق، والناس تحدق بي

Pekâlâ, benim adamım olağanüstü, tamam mı? O, bir masaj müşterisi. Bir seferinde, masada yatarken ona baktım.
رجلي مذهل، إنه زبوني في التدليك وحين كان مرّةً مستلقياً على الطاولة

Orada, Yerde yatarken, bir pizza restoranında öleceğimi düşündüm.
،عندما كنت مستلقياً على الأرض فكّرت .. أنني سأموت في مطعم بيتزا

Yemin ederim. Onu ofisinde Yerde yatarken buldum.
أنظرا ، أقسم لقد وجدته مستلقياً في مكتبه

Ahbap, kalkma. Başka gün dövüşürsün, dostum.
يا صاح , ابقَ مستلقياً , قاتل في يوم آخر , يا رجل

Kaldırımda uyandığımda fotoğraf makinem paramparçaydı gömleğimden aşağı kanlar süzülüyordu şişman bir polis başımda bekliyor ve bana "Yerden kalkma, zenci" diyordu.
استيقظت بكامرتي الضبوطة ، على الرصيف الدماء ينزل على قميصي شرطي سمين ضخم يقف فوقي "ويقول : "ابقَ مستلقياً أيها الزنجي

Kaldırımda yatıyor ve dişlerimi topluyordum, Aziz Peter bana göründü.
كنت مستلقياً عند البالوعة أجمع أسناني حين ظهر أمامي قديس

Katil ona ateş ettiğinde adam Yerde yatıyor olabilir.
أعني يُحتمل أنه كان مستلقياً على الأرض حين أُطلق عليه.

Ben orada yatıyordu , geldi No... ölü.
لا . عندما أتيت كان مستلقياً هناك .. ميتاً

Tamamen sükunet içinde olmam gerekiyordu, bu yüzden kanepede yatıyordum.
اضطررتُ للبقاء ساكناً تماماً، لهذا كنتُ مستلقياً على الأريكة،

Geçen gün yatağımda uzanıyordum. Birden bire kıyafetlerim odada yürümeye başladı.
منذ أيام، كنت مستلقياً في سريري وبدأت الملابس بالسير في الغرفة فجأة

Tanrı aşkına, kulağımda kulaklıklar salonda yatıyorum.
مستلقياً على الأريكة، وأضع السماعات بأذني.

- Ölüleri koymak için yapılmış çelik... bir masada yatıyorsun.
-لماذا؟ -لقد كنتَ مستلقياً على طاولة مصنوعة من الحديد للموتى

Geceleyin yanımda yattığını hayal ediyorum.
في الليل أتخيّل أنني مستلقياً بجانبك

O cesur maceraperest, onu sevmek için uçurumları aştı ve onun kollarında soğuk ve cansız uzanıyordu.
تلك مجازفة شجاعة، قطع الخليج ليحبها مستلقياً ويشعر بالبرد وقلة حيلة اليد

Tümgün yatakta yatacağına kendine bir iş bul!
وتفتّش على وظيفة بدل أن تبقى مستلقياً على السرير طوال اليوم؛ ياعديم النفع