| Belki de Seninle itişmeye çalışırken çok sinirlendiğim zamanlar da olmuştur. | Open Subtitles | من المحتمل أن أصبح مجنون محاولات للتنافس معك في الفكر الصافى |
| Madem bu kadar iddialısın bir dahaki sefere ben de Seninle geleceğim. | Open Subtitles | إذا كنت مصرا على ذلك ساذهب واسترق النظر معك في المرة المقبلة |
| Sanırım okul çıkışlarında Seninle klinikte çalışması daha doğru olacak. | Open Subtitles | اعتقد ان الوقت حان ليعمل معك في العيادة بعد المدرسة |
| Kayıtlar için, sizinle o gece kimin olduğunu belirtebilir misiniz, Teğmen Kelly? | Open Subtitles | للتسجيل أيمكنك تحديد من الذي كان معك في تلك الليلة الملازم كيلي؟ |
| Yazın oğlumuzu senin yanında bırakmak hakkında iyi şeyler düşünmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أشعر بالرضا حول جعلي إبننا معك في فصل الصيف |
| Seninle mezarlıkta konuşmak istemem, benimle konuşmaya ihtiyacın var anlamına geliyor. | Open Subtitles | أردتُ الكَلام معك في تلك المقبرةِ، التي تَعْني تَحتاجُ للكَلام معي. |
| Arada bir Seninle, nelerden esinlendiğinden filan bahsetmek isterim. - Tamam. | Open Subtitles | أود التحدث معك في وقت ما حول إلهامك أو مهما يكن |
| Ama sanırım tatilde Seninle gelmem için ısrar etmemenin bir nedeni var. | Open Subtitles | ولكن اعتقد أن هناك سبب لعدم إصرارك أن اذهب معك في العطلة. |
| Eğer 1 milyon dolarım olsaydı bütün günü Seninle yatakta geçirirdim. | Open Subtitles | لو كان لدي مليون دولار لبقيت معك في السرير طوال اليوم |
| Bu özel gününde Seninle bazı kadınsı bilgilerimi paylaşmama izin ver. | Open Subtitles | عاهديني على أن تشاركيني حكمة للنساء معك في هذا اليوم المميز |
| Ama en çok düğün gününde Seninle birlikte olmak istedim. | Open Subtitles | لكن في الغالب أردت أن أكون معك في يوم زفافك |
| Seninle beraber olduğum için beni zar zor affetti zaten. | Open Subtitles | وهي بالكاد سامحتني لكوني أقمت علاقة معك في المقام الأول |
| Seninle çalışmaya ilk başladığımızda Londra'yı itibarsız olarak terk ettiğinden bahsetmiştin. | Open Subtitles | كما تعلم عندما عملت معك في البداية، ذكرت أنك غادرت بفضيحة. |
| Ayrıca Penny ile ilk tanıştığımızda Seninle yalnız başıma bir arabaya binmememi söylemişti. | Open Subtitles | ايضا حينما تقابلنا لاول مرة حذرتني بيني من الركوب معك في السيارة وحدي |
| Ne olacak, Seninle bu ölüm tuzağına binerek hayatımın hatasını yaptım. | Open Subtitles | الخطأ الذي حدث أني قبلت الركوب معك في مصيدة الموت هذه. |
| Miller, dostum, bu bar gezisinde Seninle birlikte olmak bir onurdur. | Open Subtitles | ميلر , إنه لشرف أن أكون معك في زحف الحانة هذا |
| Hakkınızda çok şey duydum. sizinle işbirliği yapmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | سمعت الكثير عنك، أتطلع قدماً للتعاون معك في هذه القضية. |
| Elbette, sizinle birlikte Kırmızı Bölge'de bir gece geçirdiği için öyle hissediyor olabilir. | Open Subtitles | وبالطبع ، لرُبما كان يشعر بآثار ليلةً معك في الخارج في المنطقة الحمراء |
| Dinle şimdi beni! Barda yanında kim vardı söyleyeceksin, anlıyor musun beni? | Open Subtitles | انصت لي، أريد ان أعرف من الذي كان معك في تلك الحانة |
| "Kate, bebeğim. Doğumgününde, yanında olamayacağım için gerçekten çok üzgünüm." | Open Subtitles | العزيزة كاتي, اشعر بالاسف حقيقة لانني لن اتمكن من التواجد معك في عيد ميلادك |
| Bu konuda sana katılmamalıyım, O'Neill. | Open Subtitles | مع الأسف أنا أختلف معك في هذا الأمر ، أونيل |