kıyafetlerini saklar bangır bangır müzik dinletir ve itfaiye hortumu ile kovalardık. | Open Subtitles | كنا نخفي ملابسه نشغل الموسيقي عليه طوال الليل نلاحقة بـ خرطوم حريق |
Her neyse, uzun lafın kısası erkek arkadaşım ve ben açık açık konuştuk ve kıyafetlerini bundan sonra çamaşır sepetine koymayı kabul etti. | Open Subtitles | على كل حال، لإختصار القصه تحدثت أنا وحبيبي من قلبٍ لقلب و لقد وافق على أن يضع ملابسه في سلة من الأن فصاعداً |
Zevkini beğenirim. Hatta giysilerini bile ödünç alırım. | Open Subtitles | يعجبنى ذوقه ، حتى أننى أحياناً أقترض ملابسه |
"Asker, işgal altındaki bir mevziden sadece altındaki zemin yandığı zaman ve Kıyafetleri için için yanarken sürünerek çıkabiliyordu." | Open Subtitles | الجندى يمكنه أن ينسحب من موقعه فقط عندما تشتعل النيران فى الأرض من تحته، و يبدأ الدخان فى التصاعد من ملابسه |
Ben ağlıyordum, elbiselerini parçalara ayırıyordum. Bütün gün yataktan çıkmıyordum. Sende tam yanımdaydın. | Open Subtitles | كنت أبكي، و كنت أمزق ملابسه و لم أستطع مغادرة الفراش طوال الوقت |
Vay canına, Maggie, inanılmaz görünüyorsun. Yani, tuvalette üstünü değişen biri için. | Open Subtitles | ماغي , أنت تبدين جميلة أعني لشخص يغير ملابسه في مكان عام |
İşte Mike'tan kalanlar, bunlar ve eskimiş Elbiseleri. | Open Subtitles | هذه كلها تركها مايك لى سويا مع ملابسه اللقديمة |
Cinayet silahı evinde bulunan, giysileri kurbanın kanıyla ıslanmış biri. | Open Subtitles | لدي سلاح الجريمة في حوزته لدي ملابسه عليها دم الضحية |
Onun evini temizlemek çamaşırlarını yıkamak... çocuklarını yetiştirmek için 35 yılımı harcadım. | Open Subtitles | لقد قضيت 35 عاما أنظف نزله وأغسل ملابسه وأربى أولاده |
Kurbanın kıyafetlerini çıkarmak genellikle ortak bir cinsel ilişkiyi gösterir. | Open Subtitles | تجريد الضحية من ملابسه عادة يشير إلى وجود العنصر الجنسي |
Canlı ve seçmeci kıyafetlerini seviyordu. | TED | وقد أحب ملابسه المنتقاة النابضة بالحياة. |
Yapmak istediğimiz şey bakan, hisseden ve onların kıyafetlerini dikmek için terzi tarafından kullanılıp işlenmiş bir malzeme gibi davranan teknoloji üretmek. | TED | ولكن ما نود فعله هو إنشاء تقنية تبدو وتشعر وتتصرف مثل المواد الخام التي يستخدمها الخياط في حياكة ملابسه. |
Eskiden giysilerini çıkarma zahmetine girmezdi. | Open Subtitles | لم يكن يتكبد عناء خلع ملابسه في الأيام الخوالي. |
giysilerini çıkarıp yere atardı. | Open Subtitles | هُو كان دائما ما يَخْلَعُ ملابسه عنه ويتركهم على الأرضيه |
Kana bulanmış Kıyafetleri nasıl açıklayacaksınız? | Open Subtitles | فهم دائماً مخطئون كيف ستفسر إذن ملابسه الملطخة بالدماء ؟ |
Eve geldiğinde Kıyafetleri ve arabası çalınmıştı. | Open Subtitles | عندما عادت إلى المنزل ، لم تجد ملابسه وسيارته |
Ortağının elbiselerini ödünç almama bir şey demeyeceğine emin misin? | Open Subtitles | هل أنتِ متأكدة أن شريكك لا يمانع بشأن إستعارة ملابسه |
Sadece bu var. Duştayken elbiselerini karıştırdım. | Open Subtitles | لا أعلم هذا فقط لقد فتشت ملابسه بينما كان يستحم |
Bölüm Çeviri: filarete / Yeppudaa Çevirmen Adayı üstünü değiştirip dışarı gelmesini söylemiştim. | Open Subtitles | . لقد قلت له أن يغير ملابسه و يخرج أين ذهب حقا ؟ |
" Bir adamı derisinin rengine göre, Elbiseleri, mücavherleri ve zaferlerine bakarak değerlendirmeyin. | Open Subtitles | لا يمكن أن نحكم على الرجل من لون جلده أو من ملابسه أو من جواهره أو من اٍنتصاراته |
Kan içindeki giysileri hakkında ne diyeceksiniz? | Open Subtitles | فهم دائماً مخطئون كيف ستفسر إذن ملابسه الملطخة بالدماء ؟ |
Sence o kokladığın iç çamaşırlarını kim giyiyordu? | Open Subtitles | حسناً من تعتقد أنك كنت تشمّ ملابسه الداخلية؟ |
Çorabını yaktı, iç çamaşırını değil. | Open Subtitles | وضع جواربه على موقد النار و ليس ملابسه الداخليه |
Bir tek onun soyunma odasında duş var. Gerçekten mi? Duş mu? | Open Subtitles | مستحيل، هو الوحيد الذي عنده دش في غرفة ملابسه |
İç çamaşırı da güzelmiş adam kafasına koymuştu bi tanesini | Open Subtitles | لكن إخبرني, ماذا كان يظن نفسه فاعلاً بإرتداؤه ملابسه الداخلية علي رأسه ؟ |
Uyarlanabilir giyim; engelliler, yaşlılar ve kendi giyimlerinde zorlanan kişiler için yapılan kıyafet tasarımlarını kapsıyor. | TED | الثياب المعدلة تُصنف كثياب تُصمم للأشخاص المصابين بأي نوع من العجز، الكبار في السن وأي شخص يجد صعوبة في ارتداء ملابسه. |
Kıyafeti buruşmuştu, kravatı bir yandaydı. Her yanı kir ve toz içindeydi, yüzü bile. | Open Subtitles | ملابسه ملخبطة,والكرافتة على احد الجوانب والتراب والأوساخ على كل جسمه حتى على وجهه |
Siz kendi elbisesini yapan tanıdığım tek adamsınız. | Open Subtitles | أنت الرجل الوحيد الذي أعرفه يصنع ملابسه بنفسه |
10 yıl boyunca her gece onun çantasını karıştırdım bütün özel konuşmalarını gizlice dinledim, giysilerine dinleme aygıtları yerleştirdim. | Open Subtitles | كل ليله لمدة عشر سنوات,كنت أتسلل الى حقيبته تصنت على كل محادثاته الخاصه وزرعت أجهزة تصنت فى ملابسه |