| çıkmak diyebiliriz, öylesine takılmak diyebiliriz. Ne olursa olsun, senin birlikte olmak istiyorum. | Open Subtitles | يمكننا أن نسمه مواعدة أو خروج لا يهم، أريد فقط أن أكون معكِ |
| Annemizin zorla arattığı şişko, zavallı bir kızla çıkmak gibiydi. | Open Subtitles | كان يبدو مثل مواعدة فتاة سمينة جعلتنا والدتنا نتصل بها |
| Senin gibi bir kızın randevu için buralara kadar gelmesi bana garip geldi. | Open Subtitles | حسنا ، يبدو غريبا لي أنّ فتاة مثلك ستتبع فتى من أجل مواعدة |
| Ama Amy, Sheldon'la ayrıldıktan sonra hemen biriyle çıkmaya başlamadın mı? | Open Subtitles | لكن، ايمي، عند وشيلدون تقسيم، لم تبدأ مواعدة شخص على الفور؟ |
| Ernie, yetişkinler, diğer yetişkinlerle çıkmayı sever. | Open Subtitles | الكبار البالغون يحبون مواعدة البالغون أمثالهم |
| Hiç sanmıyorum. Şimdiden, diğer adamlarla çıkmanın muhabbetini yapıyor. | Open Subtitles | لا أظن ذلك , إنها تتكلم مسبقاً عن مواعدة أشخاص آخرين |
| Bana eski kafalı diyebilirsin ama teknik olarak hâlâ balayında olan bir kadınla çıkma konusunda pek emin değilim. | Open Subtitles | قولي عني رجل قديم، لكن لست متأكد كيف سيكون شعوري حيال مواعدة أمرأة ما تزال فعليا في شهر عسلها. |
| Lütfen annemle sen flört et, Hyde. | Open Subtitles | هل تستطيع مواعدة أمّي؟ هذا سيجعل حياتي أفضل بكثير. |
| Bir prensle çıkmak normal birisiyle çıkmaktan çok da farklı değil. | Open Subtitles | حسنا , مواعدة أمير ليست مختلفة عن مواعدة أي شخص أخر |
| Hem zaten pantolonu seninkinden daha dar biriyle çıkmak ister miydin? | Open Subtitles | بخلاف ذلك، أ تريدين فعلا مواعدة شاب بنطاله أضيق من بنطالك؟ |
| Kimseyle çıkmak istemiyorum. Kesinlikle bir erkek arkadaşa ihtiyacım yok. | Open Subtitles | أنا لا أريد مواعدة وأنا بالتأكيد لا أحتاج إلى خليل |
| Eğlence için mi çıkmak istiyorsunuz? | TED | هل تريد مواعدة زميلك في العمل من أجل بعض المتعة؟ |
| Cadılar bayramı partisinin ilk randevu için uygun olmadığını düşündüm sadece. | Open Subtitles | لكنّي لم أعتقد أن حفل لعيد القدّيسين مناسب لتمضية أوَّل مواعدة. |
| Açmaya çalış bunu. Dünya'nın en büyük randevu sahnesini bulacaksın. | Open Subtitles | حاول أن تفتح قلبي وستجد أعظم مشهد مواعدة بالعالم. |
| Birileri iblisler için bir randevu tabanı yaratmalı. | Open Subtitles | شخص ما يجب أن يتفاعل مع قاعدة مواعدة الشياطين |
| Dean'le çıkmaya başladığımdan beri pek vakit geçiremedik seninle. | Open Subtitles | أعرف أننا لم نمضي وقتاً وحدنا منذ بدأت مواعدة دين |
| Bisiklet kullanan bir erkekle çıkmaya varım. | Open Subtitles | هوّن عليك. لا مانع لدي من مواعدة شاب يقود دراجة. |
| Asıl sorun, bir körle mi çıkmayı tercih edersin, sağırla mı? | Open Subtitles | السؤال هو, هل تفضّل مواعدة العمياء أم الصمّاء؟ |
| Güzel kadınlarla çıkmanın zorluklarına katlanıyorum. | Open Subtitles | أحب أن أتكأ على الأشياء وأتأمل صعوبة مواعدة النساء الجميلات |
| Böylece tek başarısı garsonluk yapmak olan biriyle birlikte olmazsın. | Open Subtitles | بهذه الطريقة، لن يكون عليك مواعدة شخص تعمل نادلة فقط |
| Karen'a çıkma teklif etmeyi düşünüyorum. Aradığım O. | Open Subtitles | أفكر في أن أطلب مواعدة كارين لوحدي، إنها الفتاة المناسبة. |
| Uyuşturucu satıcın, kızımla flört etmek üzereydi. | Open Subtitles | تاجر المخدرات صديقك أوشك على مواعدة ابنتي |
| Bu üçlü bir buluşma. Darrell, Salman ve ben, bir de kızarkadaşlarımız. | Open Subtitles | إنها مواعدة ثلاثية داريل وسلمان وأنا مع الفتيات. |
| görüşmek mi, anlayamıyorum. Başkalarıyla mı görüşmek istiyorsun? | Open Subtitles | لا أفهمك أتريدين مواعدة آخرين؟ |
| Eğer, ne bileyim, gerçek bir randevuya çıkmak istersen? | Open Subtitles | إذا رغبتَ، لا أدري، الخروج في مواعدة حقيقية. |
| Bir toplantıda, buluşmada ya da iş görüşmesinde, veya iki insan ortak bilgiler bildiklerini fark edince, ilerleyen bir ilişki. | TED | اجتماع أو مقابلة عمل أو مواعدة غرامية أو بعض العلاقات التي تتوطد بسبب أن الشخصين يدركون أنما يتقاسمون معلومات مشتركة. |
| Hatta haftaya bir randevum bile var. | Open Subtitles | حتى أنه لدي بالفعل مواعدة الأسبوع القادم |
| Soru dört: İş arkadaşımla görüşmeye başladım. | TED | السؤال الرابع: لقد بدأت للتو مواعدة زميل في العمل. |