Şimdi fark ediyoruz ki, insanlara önerdiğimiz en büyük grup basitçe bir zehir. | Open Subtitles | بالطبع ندرك الآن أن أكبرُ هذه المجموعات التي كنا نوصيها هي بالأساس سموم |
Ama aynı zamanda, ürünlerimizin güvenli ve sağlıklı olmadığını fark ediyoruz. | TED | ولكن في الوقت ذاته ، ندرك أن منتجاتنا غير آمنة و غير صحية. |
İkimizde Romeo Juliet aşkımızın sorun olacağının farkındayız ama birbirimizin yeteneğine duyduğumuz derin saygı üstesinden gelmemize yardımcı olacaktır. | Open Subtitles | نحن ندرك أنه لدينا رومانسية روميو وجولييت وسوف يكون تحدي ولكن إحترامنا العميق لموهبة بعضنا البعض سوف يجعلنا نتخطاها |
Çünkü biliyoruz ki, dışarıdaki insanlar gelip bize yardım edebilirler, fakat kendimize yardım etmezsek, yapılacak hiç bir şey yok. | TED | لأننا نعرف، نحن ندرك بأن الناس في الخارج يمكنهم المجيء ومساعدتنا لكن إن لم نساعد أنفسنا، لا يمكننا فعل شئ |
Hem de, bu iletişimin uzun bir süredir devam ettiğinin farkında olmak önemli bir şey. | TED | وبالمناسبة، أعتقد أيضا بأنه من المهم أن ندرك بأن هذا الحوار قد انطلق منذ مدة. |
farkına bile varamadan bir bakmışız, bir kaç kilo şişmanlamışız. | Open Subtitles | و قبل أن ندرك نكون قد أضفنا لوزننا بعض الأرطال |
Ama eğer asfalta büyümemiz olarak bakarsak, o zaman tüm yaptığımızın gezegenin özündeki temel işletim sistemini tahrip etmek olduğunu fark ederiz. | TED | لكن إذا نظرنا إلى الأسفلت كنمونا ، فإننا ندرك أن كل ما نفعله هو تدمير نظام التشغيل الأساسي لكوكب الأرض. |
Ve 20 dakika sonra "Tavsiyen için teşekkür ederim" der. fark ederiz ki hiçbir tavsiye vermemişiz. | TED | و بعد 20 دقيقة يقولون شكراً لك على النصيحة و من ثم ندرك أننا لم نسدي أي نصيحة |
Şimdilerde, zaman içerisinde, şunu fark ettik ki, beynin farklı tarafları farklı şeyler yapıyor. | TED | الآن، بمرور الوقت أصبحنا ندرك أن الأجزاء المختلفة من الدماغ تفوم بأمور مختلفة |
Gerçek inancın kolay cevapları olmadığını fark etmeliyiz. | TED | يجب علينا أن ندرك أن اﻹيمان الحقيقي لا توجد له إجابات سهلة. |
Bu kaynakların ne kadar değerli ve nadide olduklarını fark etmiyoruz ve ilgisizliğimiz yüzünden onları yok etmeye devam ediyoruz. | TED | ونحن لا ندرك مدى أهمية وقيمة هذه الموارد، ومع ذلك، من خلال لامبالاتنا، نستمر في تدميرها. |
Dolayısıyla, bir sürü soru sorabilirler ve bazen doğru cevabımızın olmadığını fark ederiz. | TED | يمكن للأطفال أن يسألوا أطناناً من الأسئلة وأحياناً ندرك ببساطة أننا لا نملك الإجابات المناسبة. |
Birleşik Devletler'de, firmaların tüzel kişiler olduğu gerçeğinin farkındayız. | TED | في الولايات المتحدة، نحن ندرك حقيقة أن الشركات هي الشخصيات الاعتبارية. |
Bunun sadece teknolojiyle olamayacağını farkındayız. | TED | لا يمكن أن تكون فقط تكنولوجيا، ندرك هذا |
Hepimiz bir ölçüde bunların farkındayız. | TED | ونحن ندرك تلك الأفكار بالفعل إلى حدٍ ما. |
Tüm bu türlerin ortak bir ataya sahip olmuş olması gerektiğini biliyoruz. | TED | وبذلك ندرك أن جميع هذه الكائنات لابد أن يكون لها سلف مشترك. |
biliyoruz ki o dakikalarda insani değillerdi, ama ışık, ve hava, ve renk. | Open Subtitles | نحن ندرك أنهم في تلك اللحظات لا يكونون لحماً، بل نور، وهواء، ولون. |
Daha kolektif toplumlarda biliyoruz ki, kendi iyiliğimiz diğerlerinin iyiliğine oldukça bağlıdır. | TED | في مجتمع أكثر تآلفا، ندرك من داخلنا أن سعادتنا مرتبطة بشكل عميق بسعادة الآخرين. |
Neredeyse farkında olmadan, bir pazar ekonomisine sahip olmaktan bir piyasa toplumu olmaya sürüklendik | TED | لقد جنحنا تقريباً بدون أن ندرك من كون لدينا إقتصاد سوق حر الى كوننا نصبح مجتمعات أسواق. |
Konu kadınlarımız ve kızlarımıza geldiğinde ise, onların birer lütuf olduğunun farkında olmalıyız. | TED | ونساؤنا وفتياتنا علينا أن ندرك أنّ النساء والفتيات هبٌة |
Bunun şimdi farkına varıyoruz. Çözmek için biraz zamana ihtiyacımız var. | Open Subtitles | نحن ندرك هذا الآن ونحتاج بعض الوقت فقط لنعرف ما هو |
Daha fazla anlıyoruz ki bir bütün kenti yoğunlaştırmaya bile ihtiyacımız yok. | TED | ونحن اليوم وبصورة متزايدة ندرك اننا لسنا بحاجة الى ان مدن كاملة بكثافة مرتفعة جداً |
İlerlemenin seviyesinin önemli olmadığının farkına varmak çok mühim, çünkü herhangi bir gelişme bizi sayı çizgisine getirmeye yetebilir. | TED | من المصيري أن ندرك أن معدل التطور لا يهم، لأن أي تطور هو كافٍ لإيصالنا إلى منطقة النهاية. |
Zamanla yarışıyor olduğumuzun farkına olduğumuz sürece bizim için sorun olmaz, Sayın Başkan. | Open Subtitles | ليست لدىّ مشكلة فى هذا, سيدى الرئيس طالما أننا ندرك أننا نسابق الزمن |
Orada, içinde 500ü aşkın mağaranın bulunduğu bir tepenin olduğunu bilmiyorduk. | Open Subtitles | لم ندرك وجود حافة جبل هناك وبها أكثر من 500 كهف |
Bugün görüyoruz ki çok farkı kök hücre türleri var. | TED | اليوم ندرك أن هنالك كمية كبيرة من الخلايا الجذعية المختلفة. |
Ve hepimizin bir aile olmamız gerektiğini anladık. | Open Subtitles | ونحن ندرك بأننا يجب أن نكون عائلة. |