Seni gafil avladı. dürüst bir dövüşte onun canına okursun. | Open Subtitles | لقد غافلك ، و أنت ستهزمه في أي شجار نزيه |
Karşınızda dürüst bir polis memuru ile dürüst olmayan bir polis memuru olması olasılıkları çok yüksek. | TED | هناك رهانات على درجة كبيرة من الأهمية في كلتا الإحتمالين في وجود رجل شرطة نزيه أو غير نزيه. |
Buna karşılık, dolaylı anlatım sayesinde gizli bir rüşvet teklif ederseniz dürüst olmayan bu memur bunu bir rüşvet olarak yorumlar bu durumda da bir mebla ödersiniz. | TED | ومن ناحية أخرى، باستعمال اللغة غير المباشرة، إذا قدمت رشوة مستترة، آنئذٍ الشرطى الغير نزيه يمكن أن يؤولها كرشوة، وفي هذه الحالة تكون دفعت مكافاءة ذهابك حراً، |
tarafsız bir yargıç tarafından adil yargılanma hakkın elinden alındı. | Open Subtitles | لقد حُرمت من حقك لنيل مُحاكمة عادلة أمام قاض نزيه |
O yeminli ifade bir hata yaptığımı, dürüstçe bir hata yaptığımı söylüyor. | Open Subtitles | تلك الشهادة تقول أنّني قمت بارتكاب خطأ خطأ نزيه .. |
Bir insanın bizi ilgilendiren konularda becerikli olduğunu, güvenilir ve dürüst olduğunu düşünüyorsak onlara güvenmek için yeterince sebebimiz var demektir, çünkü gözümüzde güvenilir olurlar. | TED | و عندما نجد شخصا كفؤا في أمور ذات صلة، نزيه و يمكن الاعتماد عليه، سيكون لنا أسباب وجيهة للوثوق به، لأنّه جدير بالثّقة. |
En azından dürüst davranmış. Çok dokunaklı. | Open Subtitles | حسناً ، على الأقل أنه نزيه أنها نوع ما مؤثرة |
Aynı zamanda da, dürüst ve çalışkan bir adamı öldürmeyi bile düşünebilen bir manyak haline getirdik. | Open Subtitles | وفي نفس الوقت حولنا رجل نزيه ومثابر إلى همجي قاتل |
Bu kasabada dürüst kovboylar adil muamele görmüyor. | Open Subtitles | ألا يوجد من يعامل راعي بقر نزيه بإنصاف في هذه المدينة |
Benim kabadayı olduğumu biliyorlar, benim dürüst olmadığımdan şüpheleniyorlar. | Open Subtitles | يعرفونَ أنّي مُتنمِّر و يشكُّونَ أني غير نزيه |
Evet, peki, duyduğuma göre, dürüst bir insan aldatmazmış. | Open Subtitles | حسناً أبي كان يقول لا يمكنك خداع شخص نزيه |
Kesinlikle dürüst bir adam ve özverili bir komutan ve çok yetenekli bir pilotsunuz. | Open Subtitles | فأنت رجل نزيه كما هو واضح، وقائد حربي ماهر جداً. |
Zaten hırsızlarım var, ama ihtiyacım olan şey onlara göz kulak olacak dürüst biri. | Open Subtitles | لصوص، لكني في حاجة إلى رجلٌ نزيه ليشرف عليهم |
Sevdiğin insanın dürüst olduğuna kendini inandırmak kolaydır. | Open Subtitles | من السهل خداع نفسكِ بأنّ من تحبّينه شخصٌ نزيه |
Yapmak istediğim sadece müşterilerimin hepsinin dürüst bir şekilde muhasebelerini yapmak ve ne kadar vermeleri ne kadar almaları gerektiğini belirtmek. | Open Subtitles | أنا فقط أحرص على أن يحصل أيّ واحدٍ من عملائي على حساب نزيه وكامل |
Ben dürüst bi iş yapıp, paramı alıyorum | Open Subtitles | اسمع، لا يوجد ضرر في القيام بعمل نزيه مقابل راتب نزيه |
Bunu doğru dürüst halledeceğiz. Ben öyle bir adamım. | Open Subtitles | سنقوم بهذا بالطريقة السليمة لأنّني رجل نزيه |
Yani bir kadına şiddet uygulamakla suçlanan bir erkeğe karşı tarafsız... | Open Subtitles | لذا أنت تقول أنك لا يمكنك أن تكون نزيه تجاه رجل |
Bilmiyorum. Pek dürüstçe olmaz gibi hissediyorum. | Open Subtitles | لا أعرف أنا لا أشعر بأن هذا تصرف نزيه |
Onur madalyası sahibi tertemiz bir avukatsın... | Open Subtitles | لأنكَ رجل قانون نزيه و معكَ ميدالة الشرف لهذا لن يشكَ أحداً بأمركَ، إتفقنا؟ |
Birçok Koreli tarafından sevilen, doğruluk ve dürüstlük timsali olarak bilinen Kocam Kwon Yul. | Open Subtitles | معروف عنه انه رجل نزيه و صادق زوجي كوان يول |