Onun da tüm hayatı boyunca kilo takıntısı olmasını istemiyorum. | Open Subtitles | ولا أريد أن يصبح لديه هوس بشأن وزنه طوال حياته |
Şimdi tercihinin Hope Kingston'a karşı erotomanik bir takıntı haline geldiğini düşünüyoruz. | Open Subtitles | و الآن نظن ان تفضيله تطور الى هوس جنسي شخصي بهوب كينغستون |
- Hoss da öyle şapka takıyor. - Hoss kim? | Open Subtitles | هوس كارترايت، يرتدي قبعة - هوس؟ |
Biliyor musun Sydney, burada yaptığımız iş Rambaldi'nin kim olduğunu, ne üzerinde çalıştığını anlamak benim için bir saplantı oldu. | Open Subtitles | أنتى تعرفين ياسيدنى أن العمل الذى نفعله هنا لمعرفة من كان رمبالدى,ماذا كان يحاول أن يفعل لقد أصبح هوس لى |
Amerikan erkeklerinin neden bedenleri hakkında daha takıntılı hale geldiklerini araştırıyor. | Open Subtitles | يقوم بدراسة سبب هوس الرجال الأمريكيين بأجسادهم |
Kanaatimce cinayete saplantısı öylesine güçlü ki, söz verdiği şekilde davranmak zorunda. | Open Subtitles | برأيي أن هوس القاتل قوي جداً لدرجة أنه سيحقق ما وعد به |
Şu anda, kültürümüzün şekille ilgili takıntısı hepimizi engelliyor. | TED | اليوم، هوس ثقافتنا بالصورة يعيقنا عن التقدم |
Uyuyamayanların tek takıntısı vardır: | Open Subtitles | السبب بسيط :المصابين بالأرق لديهم هوس واحد |
Locke gördüğü harita üzerinde takıntısı gün ve gün büyüyordu, tüm soruların cevabının onda olduğunu düşünüyordu. | Open Subtitles | تزايد هوس جون بالخريطة التي رأها مفكرا انها ممكن ان تحتوي على اجابات |
Bakın bilim iletişiminde ciddilikle ilgili bir takıntı var. | TED | تعلمون ، في محاولة توصيل العلوم هناك هوس بالجدية. |
Ve yıllar içinde, tuvaletlere karşı bir takıntı geliştirdim ve tüm dünyada gizlice tuvalete girip kameralı telefonumu da yanıma almakla tanındım. | TED | وعبر السنين، أصبح عندي هوس غير صحي مع المراحيض، وقد عُرف أنني أتسلل إلى المراحيض ومعي كاميرا هاتفي في جميع أنحاء العالم. |
Etek altına bakmak moda olmuştu, âdetler de takıntı haline gelmişti. | Open Subtitles | النظر تحت التنورة كان كل الغضب و فترة الدورة اصبح هوس المدرسة |
Bonanza'daki Hoss Cartwright. | Open Subtitles | هوس كارترايت، من بونانزا |
Senin tasarladığın restoranın şekli nasıldı, Hoss*? | Open Subtitles | ـ وما هو الشكل الذي تصمم عليه مطعم (هوس)؟ |
Hoss Bender. Kimsenin umurunda olmadığı bir yaşta öldü. | Open Subtitles | (هوس بيندر) مات وعن عمر يناهز لا أحد يهتم |
O ve ben buna saplantı diyoruz. Bütün filmleri gördün mü? Evet. | Open Subtitles | لا أحب أن أطلق عليه هوس هل رأيت كل الأفلام ؟ |
Son kaçırdığı kişi Flynn'i saplantı yapmış halde ve Flynn'in de ona aşık olduğunu düşünüyor olabilir. | Open Subtitles | جاني يعاني من حالة هوس شبقي انه مهووس بـ فلين أخر من خطفهم |
Sağ kalmaya takıntılı insanların gözlerini kırpmadan can alması çok ironik değil mi? | Open Subtitles | هل أنا الوحيدة التي تشعر بمفارقة هوس الناس بالنجاة أو قطف بعضهم كالذباب ؟ |
Özellikle Uyanmış Varlıkları avlarken anormal bir saplantısı var. | Open Subtitles | عندها هوس شاذّ خصوصا عندما تصطاد الكائنات المستيقظة |
Susabilirsin Hughes. Anlaşıldı. | Open Subtitles | هوس كل شئ على ما يرام ,لقد تم تأكيد ذلك |
Ayak fetişi olduğumu mu düşünüyorsun? | Open Subtitles | أتظن أنه لدي هوس بالأقدام؟ |
Huse intikam aldığını söylerken şaka yapmıyormuş. Halkına yapıImış olan bütün kötülüklerin karşıIığını veriyor. | Open Subtitles | إذن هوس لم يكن يمزح بخصوص الانتقام، إنه يكرر كل ما حدث لقومه |
Hayır, İskandinav tarzı değil. Sadece manik depresif bir şey. | Open Subtitles | ليست حكمه اسكندنافيه إنه هوس اكتئابي |
Vatandaşlarımın beyaz kadınlara olan saplantısını anlayamıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أفهم هوس مواطني بلدي مع هؤلاء النساء الأخريات |
Burada etrafında tek çılgın şey duş mani olur. | Open Subtitles | الشيء الوحيد المجنون هنا هو هوس حفلة الحمام |
Birçok kadın gibi, Halâ kilolarımla ilgili yaramaz bir takıntım var. | Open Subtitles | مثل نساء كثيرات ما زال لدي هوس غير صحي بوزني |
Biz garip lezbiyen takıntıları olan cahil, gösterişçi yaşlı erkeklerle sikişmeyiz. | Open Subtitles | نحن لا نضاجع عجوز جاهل ومغرور بنفسه ولديه هوس غريب بالسحاقيات |
Anlıyorum aslında. Bunlar Buffy saplantısının bir parçası. | Open Subtitles | لقد فهمت , كما تعرف كوني جزءاً من هوس بافي |