Yeter artistliğin! Gidip konuşacağım kadınla. | Open Subtitles | كف عن التمثيل سوف أذهب وأتحدث إلي السيدة. |
Hemen şimdi gidip Rachel'la kendim konuşacağım. | Open Subtitles | تعرفين ماذا؟ أنا سأذهب وأتحدث مع رايتشل بنفسي حسناً. |
Eskiden, oh, tamam, üstümü giyeyim, bir sürü makyaj yapayım, televizyona gideyim, haberler hakkında konuşayım derdim. | TED | اعتدت على الاعتقاد، أوه، حسنا، أن ألبس، وأضع الكثير من الماكياج، وأظهر على التلفزيون، وأتحدث عن الأخبار. |
Ben de tüm bu zaman süresince buraya gelip sadece eziyet için konuşur, konuşur ve konuşurum. | Open Subtitles | بعد أن أقضي كل ذاك الوقت آتية إلى هنا واضعك بين يدي واتحدث وأتحدث وأستمر بالتحدث |
Sizinle oyun sahanızda buluşup en rahat hissettiğiniz yerde konuşuyorum. | Open Subtitles | مقابلتك على مجال عملك وأتحدث إليكم حيث تشعرون بمعظم الحرية |
Adamlarla konuşmam lazım. Hemen geliyorum. | Open Subtitles | سأذهب إلى الأعلى وأتحدث إلى هؤلاء الشباب سأعود بعد قليل |
Gidip onlarla konuşmalıyım. Fırtına dinene kadar benim suitimde kalmak ister misin? Hayır. | Open Subtitles | علي أن أذهب وأتحدث إليهم، هل تريدين انتظار أن تهدأ العاصفة في شقتي؟ |
İçeri girip onunla konuşmalıydım. | Open Subtitles | كان يجب أن أدخل الى هناك وأتحدث معها |
Biliyor musunuz şimdi gidip şu liselilerden biriyle konuşacağım. | Open Subtitles | أتعلمون ؟ سأذهب وأتحدث مع إحدى فتيات الثانوى هؤلاء |
Yapılmış en iyi şarkı budur ve gidip keyfini çıkaracağım sonra geri gelip seninle konuşacağım. | Open Subtitles | إنها أعظم أغنية على مر التاريخ وأنا سأستمتع بها وبعدها سأرجع وأتحدث معكي |
Tamam, peki, ben gidip Sheila'yla konuşacağım ve durumu düzelteceğim. | Open Subtitles | سأذهب وأتحدث لشيلا وأُوضح لها الموضوع في الوقت الحاضر حاولي أن تتصرّفي بأدب |
Muhabirlerle konuşacağım Yoksa bizi şikayet edecekler. | Open Subtitles | حسنٌ، سأذهب وأتحدث مع الصحفيين. خلاف ذلك، سيقولون بأنّنا لسنا مخلصون بالكامل. |
Öyleyse tek bir şey istiyorum. Önce onu bulup konuşayım. | Open Subtitles | اذن أريد شيئا واحدا دعنى أجده أولا وأتحدث اليه |
Her seferde bir adım. İçeri girmeme izin ver, yüz yüze konuşayım. | Open Subtitles | حسناً ، خطوة واحدة كل مرة ، دعوني أدخل هناك وأتحدث إليه وجهاً لوجه |
O zaman bırak da gidelim, şehrimiz ateşe verilinceye kadar susarım ama sonra biraz konuşurum. | Open Subtitles | إذا رفضت سأمشى ثم سأحرق نفسى وأتحدث قليلاً |
-Peki, onunla konuşurum Partiye devam millet... | Open Subtitles | حسنًا، سأذهب وأتحدث معه استمروا بالإحتفال |
Bu yüzden dünyayı dolaşıyorum, Amerika'da açlığın nasıl olduğu hakkında konuşuyorum ve yiyeceğe erişmek ile öğüne erişmek arasındaki farkı açıklıyorum. | TED | لهذا السبب، أسافر حول العالم وأتحدث عن الجوع وكيف يبدو في أمريكا وأشرح الفروقات بين إتاحة الطعام وإتاحة الوجبات للناس. |
Aşağıya gidip taktik ekibimle konuşmam gerekiyor. | Open Subtitles | لابد أن أذهب إلى الطابق الأرضي وأتحدث إلى مخططي الفرق |
Pekala, sanırım yukarı çıkıp onunla konuşmalıyım. | Open Subtitles | حسناً , أعتقد يجب أن أذهب للأعلى وأتحدث إليها |
Hani benim hem konuşup hem yürüyemediğimi söylemiştin ya? | Open Subtitles | ولقد أخبرتيني لمرة بأنني لا أستطيع أن أمشي وأتحدث في نفس الوقت |
Ona ne zaman baksam onunla ne zaman konuşsam, ona ne zaman dokunsam... | Open Subtitles | عندما أنظر إليها وأتحدث معها, ألمسها |
Ve bazen gece vakti etrafta dolaşıp sokak satıcılarıyla konuşurdum ve bu LED ampüllerini almaya ne kadar ilgi gösterdiklerine bakardım. | TED | وفي الليل، كنت أذهب بالجوار أحيانًا وأتحدث مع الباعة المتجولين وأرى إن كانوا مهتمين بشراء هذه المصابيح. |
Dönüp iki defa konuşacak kadar hoşlanıyorsun demek. | Open Subtitles | هل أحبه كثيرا كان لديك أن أعود وأتحدث معه مرتين. |
Leeds'te onu yakalayıp gelirken konuşmaya çalışacağım. | Open Subtitles | ، سأحاول مقابلته فى ليدز . وأتحدث إليه فى طريق العودة |
Seninle konuşuyordum. | Open Subtitles | لقد كنت هناك أتحدث وأتحدث إليكِ |
Kaşınıyor. Belki Kruger'a uğrayıp Sara ile konuşabilirim. | Open Subtitles | أشعر بالحكّة، قد أذهب إلى شركة كروغر وأتحدث معها. |