fakat yeni parşömenler kullanmamış. Daha eski el yazmalarından geri dönüştürülmüş parşömenler kullanmış ve bunlardan yedi tane vardı. | TED | ولكنه لم يستخدم ورق برشمان جديدا، بل أوراقا قديمة مأخوذة من مخطوطات أقدم، وكانت هناك سبعة منها. |
Suriye ile müzakerede bulunmaya çalıştı fakat yapamadı. | TED | حاول أن يصل بسوريا لحل عن طريق المفاوضات ولكنه لم يستطع. |
Hepsi kıyafetlerini giyip onu beklemiş, ama o asla gelmemiş. | TED | وكانوا يتأنقوا من اجل ذلك وينتظرونه ولكنه لم يكن يأتي |
Nina beni birkaç kez buraya getirmişti ama hiç böyle olduğunu görmemiştim. | Open Subtitles | لقد جاءت بى الى هنا عده مرات ولكنه لم يكن يهذا الجنون. |
O bu sayıyı açıklamak için on yıllar boyunca çalıştı, Ama asla başaramadı, ve neden başaramadığını biz biliyoruz. | TED | وعمل لعقود محاولاً تفسير هذا الرقم ولكنه لم ينجح ونحن نعلم لماذا |
ama henüz burada kimseyi öldürmedi. | Open Subtitles | وأحرقَ مصنعاً , ولكنه لم يقتل أحداً هنا بعد |
Kocam benzin istasyonu aramaya gitti ama... - Ama geri gelmedi. | Open Subtitles | و زوجي ذهب ليبحث عن محظة وقود ولكنه لم يعد |
John; ona, kırkından önce olmaz dediğin Ama bu yaşa gelmesine rağmen hala daha yapmasına müsaade etmediğin şeyin akıbetini soruyor. | Open Subtitles | أن تدعيه يفعل هذا الشيء الذي أخبرتيه ذات مرة أنك ستدعينه يفعله في عيد ميلاده الأربعين، ولكنه لم يفعله حتى الآن. |
Dean güzel kadınlara bakmayı sevdiğini itiraf etti fakat Judy ile aldığı evlenme kararını asla sorgulamamış. | TED | أقرّ دين بأنه يحب النظرإلى النساء الجميلات. ولكنه لم يشكك في قراره بالزواج من جودي. |
fakat daha sonra ailesinden ve arkadaşlarından, babasının herkese onunla gurur duyduğunu söylediğini duyar, fakat oğluna hiç söylememiştir. | TED | ولكن بعدها يسمعون من كل العائلة والأصحاب بأن الأب أخبر الجميع كم كان فخورا بهم، ولكنه لم يخبر ابنه قط، |
fakat her şey yitirilmedi, köpek maması olarak kullanılıyor. | Open Subtitles | ولكنه لم يذهب هباءا فقد استُخدِم كطعام للكلاب |
fakat beni baştan çıkartan Bob St. Clare değildi. | Open Subtitles | ولكنه لم يكن بوب سانت كلير هو من استمالنى |
Annem ona yazmış, ama o cevap vermemiş. Onu hiç görmedim. | Open Subtitles | هي كتبت له ولكنه لم يجب، لم يسبق لي أن رأيته |
ama o hiçbir şey yapmadı. Nedeni yoktu. | Open Subtitles | ولكنه لم يفعل شىء ولم يكن لديه سبب لفعل شىء |
Bir gün, beklemekten vazgeçti ve bir demir yolu memuruyla evlendi ama o da hiç eve uğramıyordu. | Open Subtitles | يوماً ما قطعت أنتظارها وتزوجت من عامل بالسكك الحديدية ولكنه لم يرجع ابداً للبيت |
ama hiç boşalmamı sağlayamadı. | Open Subtitles | حسنا ولكنه لم يجعلنى أصل إلى الإحساس بالشهوة |
O ve ben hep beraber gezerdik ama hiç teklif edecek cesareti toplayamadı. | Open Subtitles | أنا وهوكنا نمزح معا, ولكنه لم يستطع دعوتي للخروج معه. |
Marshall ve Lily' nin düğünleri için istedikleri tek şeydi, ama hiç bir zaman görüşmeye uygun değildi. | Open Subtitles | كان فيه كل شيء اراده مارشال و و ليلي لزفافهم ولكنه لم يكن متاحاً |
Babam onları satması için birçok teklif aldı, Ama asla satmadı. | Open Subtitles | جاء لأبى عروض كثيرة لبيعهم ولكنه لم يرغب في ذلك |
Newman'ın hayati organları sabit, ama henüz bilincini açamadılar. Bu Cavanaugh. | Open Subtitles | أعضاء نيومان مستقره ولكنه لم يستعد وعيه أنه كافانوف |
- ama o zamanlar bu numarayı bilmiyordu. | Open Subtitles | -صحيح، ولكنه لم يكن يحركه من يد لليد الأخرى |
Ama bu tedavi de kesin çözüm olmamış. Hala bir sürü çocuk öluyormuş, ama önceki duruma kıyasla bu tedavi kesinlikle daha iyi sayılırmış. | TED | ولكنه لم يكن مثاليا, واستمر الأطفال بالموت ولكنه بالتأكيد كان أفضل مما كان بحوزتهم من قبل |
Onunla karısı hakkında konuşmaya çalıştım ama bir şey söylemedi. | Open Subtitles | اعني, حاولت التحدث معه عن زوجته ولكنه لم يقل شيئاً |
Hapishane doktorunu Çagirdik, ama daha gelmedi. | Open Subtitles | لقد أستدعينا طبيب السجن ولكنه لم يأتى بعد. |