Her yıl 20 milyondan fazla insan buraya konaklamaya gelir. | Open Subtitles | أكثر مِنْ 20 مليون شخص يأتون للإقامة هنا كُلّ سَنَة. |
Öğrenenler, ya boğazına ilmik geçirmeye ya da faydalanmaya gelir. | Open Subtitles | لو عرف الناس، إما يأتون إليكِ بحبل المشنقة أو بأيديهم |
Sanki hep en güçsüz olduğunuz, yardımlarına en çok ihtiyaç duyduğunuz anda gelirler. | Open Subtitles | غالباً ما يأتون عندما تكون في أضعف حالاتك وتكون في أمس الحاجة لمساعدتهم |
Sanki hep en güçsüz olduğunuz, yardımlarına en çok ihtiyaç duyduğunuz anda gelirler. | Open Subtitles | غالباً ما يأتون عندما تكون في أضعف حالاتك وتكون في أمس الحاجة لمساعدتهم |
- Eve bakmaya 10:30'da gelecekler. Onlar gelmeden önce... - Söz. | Open Subtitles | سوف يأتون ليرو المنزل الساعه 10.30 تأكدى أن تتركيه تحت الحصيره |
Tamam benim iki haftam kaldı ama, yerime gelecek olan kişiye haksızlık olur. | Open Subtitles | أحتاج أسبوعين فقط ، ولكنها ليست عادلة بالنسبة لأولئك الذين يأتون من بعدي. |
gelsinler diyorum. Eğer Collier savaş istiyorsa, ona bir savaş vereceğiz. | Open Subtitles | أقول دعيهم يأتون إذا أراد " كولير " حرباً سنعطيه واحدة |
Saraya, yeni lord aramak için geldiler. Bazıları bana bile rakip oldu. | Open Subtitles | يأتون إلى البلاط، سعياً الى لورد جديد البعض مع مهر ينافس مهري |
Bu sermayenin yeni parçası, yeni sevgili hemen hemen her zaman çemberin dışından gelir. | TED | هذا الرصيد الإضافي، هذا الشخص الجديد للتعارف في أغلب الأحيان يأتون من خارج هذه الدائرة الداخلية. |
Komşular gelir ve annenin kederini paylaşır ve kimse babayı kutlamaz. | TED | الجيران يأتون يواسون الأم، ولا يباركون للأب. |
Futbolcular gelir geçer ama babalar kalıcıdır. | Open Subtitles | فالشباب يأتون ويذهبون ولكن الآباء يظلون للحماية |
Akşam yemeği yiyorlar. Hepsi buraya gelir ve mükellef bir akşam yemeği yerler. | Open Subtitles | .يأكلون العشاء جميعهم يأتون هنا ويتناولون العشاء |
Benim okuyucularım beyaz olur. Beni beş yıldızlı otellerde dinlemeye gelirler. | Open Subtitles | قرائي من البيض, يأتون لكي يستمعون لي في فنادق 5 نجوم |
Erkekler ve kadınlar buraya kafalarını boşaltmak ve sağlıklarını korumak için gelirler. | Open Subtitles | رجال و نساء يأتون لهذا السبا لكي يصفو ذهنهم و يريحوا أجسامهم |
Gece yarısında dolaplarından ve yataklarından çıkıp onların peşinden gelirler. | Open Subtitles | يأتون إليهم في منتصف الليل من الخزانة و تحت السرير |
10 yıl içinde, kanserin tedavisini bulduğun zaman sana bir onursal ile gelecekler. | Open Subtitles | حسنا , خلال 10 سنوات عندما تعالج السرطان سوف يأتون لك بمنصب فخرى |
Karanlık basınca, Binbaşı Henry ve çocuklar şu tepeye gelecek... ve biz bu kavgada iyi bir yer bulmalıyız. | Open Subtitles | نحو الظلام، رائد هنري والرجال يأتون فوق ذلك التل ويكون أفضل لنا إتخاذ مكان للقتال منه |
Bırak gelsinler. Bir yere gitmiyorum. Bu topraklarda kalıyorum. | Open Subtitles | دعيهم يأتون من أجلي , لن أتحرك سأقف في هذه الأرض |
Buradan geldiler, bir madeni ülkeden. Petrolün hepsini aldılar, | TED | فهم يأتون من هنا، دولة ذات ثروة معدنية. |
Bunlar, içeriği kaldırmak için altyapı kuracak paraya sahip şirketlerden geldi. | TED | يأتون من هذه الشركات التي تملك المال لبناء قاعدة لسحب هذا المحتوى. |
Siz insanlar her geldiğinde, giyinmek ve dişlerimi takma zorunda kalıyorum. | Open Subtitles | في كل مره يأتون الي الناس أضطر لإرتداء ملابسي ووضع أسناني |
Fakat insanların düzenli olarak gelmelerini sağlamamız gerekiyor burada. Ruhlarının huzur bulmasını istiyoruz. | Open Subtitles | لكن لابد أن تقدر حقيقة أن العديد من الأشخاص يأتون إلى هنا بشكل شبه مستمر |
Çoğu insan bu kısma gelmez çünkü lanetli olduğunu düşünüyorlar. | Open Subtitles | كثير من الناس لا يأتون الى الجناح القديم لإنه مسكون |
Bizim için geldikleri an arabaya bin ve git. | Open Subtitles | عندما يأتون لأجلنا , إركب السيارة وإنطلق |
Yani özünde, bizden sonra gelen insanların nesilllerinin büyükbabası ve büyükannesi olacağız. | TED | لذلك أساسا، نحن جميعا نصبح أجدادا لأجيال من الأبناء التي يأتون بعدنا. |
Hastanede çalıştığım sırada eroin bağımlısı keşler bir çocukla gelirdi. | Open Subtitles | عندما كنت أعمل بالمستشفى هؤلاء الرجال، مدمنين للهروين يأتون بطفل |
Akşam ağabeylerim çocuklarıyla gelirlerdi. Gününün en güzel zamanıydı. | TED | كان إخوتي يأتون في المساء ويحضرون أطفالهم. وكان هذا أهم جزء في يومها. |