Yemeklerden 30 dakika sonra alınmalı. | Open Subtitles | يجب أن يؤخذ بعد نصف ساعة من تناول الطعام |
Vodoo hafife alınacak bir konu değil. | Open Subtitles | ان الشعوذة ليست بالأمر الذى يؤخذ باستخفاف |
Kızın özel eşyaları dışında hiçbir şey alınmamış. | Open Subtitles | لم يؤخذ شيئًا سوى المتعلقات الشخصية للفتيات |
Sevdiğin biri elinden alındığında çok kötü oluyormuş, değil mi? | Open Subtitles | أليس أمراً محزناً أن يؤخذ منك شخصٌ تحبه؟ أليس كذلك؟ |
Rüyadaki cevapları kopyalamak sayılmaz. | Open Subtitles | حسنا استنساخ الاحلام والاجوبة لا يمكن ان يؤخذ بالحسبان |
Kalp problemi olduğu zaman alınan bir şeymiş. | Open Subtitles | عالقٌ برأسي، لذا قمتُ بالبحث عنه يؤخذ أحيانًا في حالة وجود مشاكل بالقلب |
Ürettiklerimiz ellerimizden alınıyor. Bizden çalınıyor. Ve satılıyor. | Open Subtitles | اياُ ما ننتجه يؤخذ منا يسرق منا ومن ثم يباع |
Böyle bir şeyin elinden alınmasının nasıl bir şey olduğunu bilemezsin. | Open Subtitles | ليس لديك أي فكرة كيف أن شيء مثل هذا يؤخذ منكِ.. |
%63 oranında artacak olan öldürme yetkinliğiniz bu eğitimin basite alınmayacak kadar önemli olduğunu göstermektedir. | Open Subtitles | الفارق لـ 63% للمهارة المميته. لتجعل مستخدم كاتة السلاح خصم لا يؤخذ بسهولة. |
Yine de böyle bir aptallık yaptığı için arabası da telefonu da elinden alınmalı. | Open Subtitles | ولكن هذا الأحمق يجب أن يؤخذ منه كلا من هاتفه وسيارته |
Bu şartlar altında, bu adam gözetim altına alınmalı! | Open Subtitles | تحت هذه الظروف، هذا الرجل يجب أن يؤخذ للحجز! |
Affedersin de yıllarca sürebilecek bir diziyi izlemeye başlamak düşünmeksizin alınacak bir karar değil. | Open Subtitles | عفواً بدء مشاهدة مسلسل قد يمتد لسنوات ليس بقرار يؤخذ بسهولة |
Bu adamın Veliaht Prens'i hainlikle suçlaması öyle hafife alınacak bir mesele değil. | Open Subtitles | زورا اتهم ولي عهد الخيانة جريمة خطيرة لا ينبغي أن يؤخذ على محمل الجد. |
Görüyorum ki o nokta ciddiye alınmamış. | Open Subtitles | والذي على ما يبدو لم يؤخذ بجدية |
Evet, bu normal açma ve girme işi değil, hiçbir şey alınmamış. | Open Subtitles | لم تكن جريمة اقتحام عادية لم يؤخذ شيئاً |
Bulaşma olmadan önce koruma amaçlı alındığında oldukça işe yarar. | Open Subtitles | يعمل الأزرق البروسي بشكل أفضل عندما يُستعمل أو يؤخذ كإجراء وقائي قبل التعرّض |
Bir antidepresan, ama diğer ilaçlarla birlikte alındığında, ölümcül olabilir. | Open Subtitles | إنه مضاد للإكتئاب ولكن أن يؤخذ بالتزامن مع أدوية أخرى فقد يقتل |
Artık Günde yapılan hiçbir şey sayılmaz. | Open Subtitles | لا يؤخذ بأى شيئ يحدث في 29 فبراير |
Bu armağanı dengelemek için dünyadan alınan şeyleri geri vermek istiyorlar. | Open Subtitles | لتحقيق توازن هذه الهدية عليهم أن يعيدوا شيئاً للأرض شيء يؤخذ من الأرض |
Uzaklaştırma aldım. Geldiğim yerde böyle tehditler savurmak çok ciddiye alınıyor. | Open Subtitles | حسناً , فصلت , الحديث بهذه الطريقة يؤخذ علي محمل الجد من المكان الذي أتيت منه |
Hiçbir sebep olmaksızın en sevdiğinin senden alınmasının nasıl olduğunu bildiğini zannetmiyorum. | Open Subtitles | لا اعتقد ان لديك اي فكره بأن يؤخذ منك من تحبينه بدون اي سبب |
Kutsal Taş asla alınmayacak! | Open Subtitles | الحجر المقدس لن يؤخذ ابداً |
Bir tek Vadeena'lı bile alınmadı. | Open Subtitles | لم يؤخذ فيدينان واحد |
Omurlar arası disk bozulması, hafife alınmamalı. | Open Subtitles | حسناً، إنحلال الأقراص بين الفقرتين لا ينبغي أن يؤخذ بلا مُبالاة. |