Şirketle tartışıyordu ve ikide bir kavga çıkarıyordu, değil mi? | Open Subtitles | إنه كان يتجادل مع إدارة الشركة ودخل بمعارك عديدة, صحيح؟ |
O sırada içeride bir kadınla kavga edişini duydum. | Open Subtitles | حيث سمعته عندها يتجادل مع شخص في الداخل، امرأة. |
Burada bir öğrenci var, onun bir hayat kadınıyla tartışırken gördüğünü söylüyor. | Open Subtitles | إتّضح أنّ لدينا ضحيّتنا بعض الأسرار. لديّ طالبة هنا تقول أنّها رأته يتجادل مع عاهرة. |
İlginç çünkü kapıdaki güvenlik görevlisi onu burada, sizinle tartışırken görmüş. | Open Subtitles | مُضحك، لأنّ الحارس عند البوّابة قد رآه هنا، يتجادل معك. |
Ama son zamanlarda kendisiyle tartıştığını söylemedin mi? | Open Subtitles | لكنّكِ قلت بأنّه يتجادل كثيراً مع نفسه مؤخراً |
Bilim insanları kısa ve orta gelecek üzerinde tartışıyor olabilirler. Ancak çok daha ileriye bakarlarsa daha net bir görüşe sahip olacaklardır. | Open Subtitles | قد يتجادل العلماء بشأن المدة قصيرة أم طويلة الأجل، لكن كلما نظروا أكثر إلى الأمام كلما اتضحت الصورة. |
Ayrılıkçıların kötü olduğunu biliyorum, fakat herkes bankacılık denetiminin kaldırılmasını, faiz oranlarını filan tartıştı. | Open Subtitles | اعلم ان الانفصاليين شريرين لكن ما يتجادل اليه الجميع معدلات الفائدة , و , حسنا |
Bazı iyi fikirler var ama... uygun bir matematik argümanı değil. | Open Subtitles | هناك أفكار جيدة هنا لكن لكنها ليست نقطة رياضية يتجادل عليها العلماء |
Dinbilimcilerinin üzerinde tartıştığı bir çeşit varlık ya da ruhtan söz etmiyordu. | Open Subtitles | هو لم يتحدث عن تلك النفس أو الروح التي قد يتجادل فيها علماء اللاهوت |
Ben daha çok grup üyelerinin neden kavga ettiklerini merak ediyorum. | Open Subtitles | أنا أكثر إهتماماً بما كان يتجادل حوله أعضاء الفرقة. |
Güvenlik onu binadan zorla çıkarana kadar da kavga etmeye devam ederdim. | Open Subtitles | ويظل يتجادل معك حتى يأتي الأمن ويخرجهم من المبنى. |
Başlıkları şimdiden görebiliyorum, sendika başkanı Jim Martin öldürüldüğü gece bir muhabir ile kavga etti. | Open Subtitles | يمكني رؤية عناوين الأخبار الأن ، رئيس الأتحاد "جيم مارتن" يتجادل مع صحفية في ليلة مقتلها |
Oğlum kapının önünde küçük bir çocukla kamyon için kavga ediyordu. | Open Subtitles | ابنى يتجادل مع طفل اخر بشأن لعبة |
Onu sadece bir kez amcasıyla tartışırken görmüştüm. | Open Subtitles | المرة الوحيدة التي أراه فيها يتجادل كانت مع عمه |
İlk olarak, onu bir liste yüzünden adamın biriyle tartışırken gördüm. | Open Subtitles | بداية لقد ضبطته للتو يتجادل مع رَجٌل ما هناك حول قائمة ما |
Danny'i dışarıda karton kendisiyle tartışırken gördüm. | Open Subtitles | أنا فقط رأيته للتو يتجادل مع قطعة كارتون من نفسه |
Polisler gelmeden sıvışmış ama dükkân sahibi adamımızın biriyle para konusunda .tartıştığını söylemiş. | Open Subtitles | وكان قد رحل قبل وصول الشرطة، ولكن يقول صاحب المتجر أنّه كان يتجادل مع رجل آخر حول بعض المال. |
Bir keresinde telefonu kaldırdım ve onun Vince ile para hakkında tartıştığını duydum. | Open Subtitles | و للحظه قصيره التقطتُ الهاتف وسمعته يتجادل مع فينس حول هذا المال |
Sam, Karl'ın telefonda biriyle Rembrandt hakkında tartıştığını duyduğunu söylemişti. | Open Subtitles | وقال سامانه سمع كارل يتجادل مع شخص ما على الهاتف حول رامبرانت |
Ki son zamanlarda, daha kötüsü yalnız olduğunu düşününce, kendisiyle tartışıyor. | Open Subtitles | ،والذي لم يبدو أمراً جللاً إلا مؤخراً ،عندما يعتقد أنه وحده يتجادل مع نفسه |
Dün gece Vietnam'da öldürdüğü bir adamla üç saat boyunca tartıştı. | Open Subtitles | بالأمس ,لقد قضى 3 ساعات يتجادل " مع الرجل الذي قتل في " نام |
Bazı iyi fikirler var ama... uygun bir matematik argümanı değil. | Open Subtitles | هناك أفكار جيدة هنا لكن لكنها ليست نقطة رياضية يتجادل عليها العلماء |
Choi Seon Young'un ölmeden önce tartıştığı adam, | Open Subtitles | ، الشخص الذي كان يتجادل مع ( تشوي سيون يونغ ) قبل أن تموت |
İnsanlar ne yüzünden tartışır? | Open Subtitles | ما الذي يتجادل الناس حوله عادة؟ |