| Ve belki 2000 veya 3000 kişi bu ilan yüzünden batıya gidiyor. | Open Subtitles | وربما يتجه ألفان أو ثلاثة آلاف منهم للغرب على أساس هذا المنشور |
| Kan izlerinin onun odasına kadar gidiyor olmasını açıklayabilir misiniz? | Open Subtitles | هل يُمكن أن تُوضح لماذا الدم يتجه إلى بابها تماماً؟ |
| Bu ilginç. Bu adam Melekler Şehri'nden öbür tarafa gidiyor. | Open Subtitles | هذا ملفت للنظر، فهذا السيد يتجه بعيداً عن المدينة السماوية؟ |
| Gps'ten takip ediyoruz, şu anda Kanada sınırına doğru ilerliyor. | Open Subtitles | نحن نتعقب تحديد المواقع، و هو يتجه إلى الحدود الكندية. |
| İnsanların dünyanın kötüye gittiğini düşünmeleri hiç şaşırtıcı değil. | TED | ولا عجب بأن الناس تعتقد بأن العالم يتجه إلى الأسوء. |
| Bert girişe yöneldi. Sizler yolda mısınız? | Open Subtitles | بيرت يتجه نحو البوابة هل أنتم فى ذلك الطريق , يا رجال ؟ |
| Soldaki çizimde bir x ışını geliyor ve bir elektronu atomun yörüngesinden ayırıyor. | TED | يتجه شعاع اكس إلى الرسومات، مثل الصورة على اليسار يصطدم بالكترون من الغلاف التكافؤيّ للذرة. |
| Morgan, adamimiz beyzbol sapkali beyaz bir erkek ve arka kapiya gidiyor. | Open Subtitles | مورغان انه ذكر أبيض يرتدي قبعة بايسبول انه يتجه الى الباب الخلفي |
| Güneye doğru gidiyor, ölebileceği sıcak bir sokak bulmak için. | Open Subtitles | انه يتجه جنوبا يبحث عن الدفء في الشارع كي يموت |
| Ancak elimizde siyasi bir kasırga var ve herkes fırtına mahzenine gidiyor. | Open Subtitles | ، لكننا نمتلك إعصار سياسي بين أيدينا والجميع يتجه إلى قبو العاصفة |
| Ama bu daha da derine gidiyor. | TED | ولكن الموضوع يتجه إلى ما هو أعمق من ذلك. |
| Ve belki 2000 veya 3000 kişi bu ilan yüzünden batıya gidiyor. | Open Subtitles | وربما شاهده عشرون ألفاً من الناس وربما يتجه ألفان أو ثلاثة آلاف منهم للغرب على أساس هذا المنشور |
| Neyse, eğlence bitti, ve kiliseye gidiyor. | Open Subtitles | وأخيراً أنتهت فترة العبث وها هو يتجه للكنيسة |
| Peronlarin oraya gidiyor. Pesinden gidecegim. | Open Subtitles | إنه يتجه لرصيف السكة الحديد سوف أذهب خلفه |
| Kendini tanıtmayı reddetmiş. Kuzeydoğuya, dağlara gidiyor. | Open Subtitles | رفض طلب التعريف عن النفس إنه يتجه نحو الشمال الشرقى إلى الجبال |
| Ve tıbbi görüntüleme insan vücudunun içine bakıp bu hücrelerin herbirine ayrı ayrı gerçekten bakabilme noktasına doğru ilerliyor. | TED | و أعتقد أن ما يتجه إليه التصوير الطبي هو القدرة على النظر إلى الجسم البشري و رؤية كل من تلك الخلايا على حدة. |
| Batıya gittiğini sanmam, çünkü oradaki hapishaneden gelmişti. | Open Subtitles | لا يمكننى رؤيته يتجه غرباً لأنه قد أتى من سجن هناك |
| - Hedef bize doğru yöneldi! | Open Subtitles | الاصطدام متوقع الهدف يتجه إلينا يا سيدى إلى الخلف بأقصى سرعة |
| Tabiki istemiyorsun. Domuzlara karşı sorumluluğun önce geliyor. | Open Subtitles | بالطبع لا تريد واجبك الأول يتجه إلى الخنازير |
| Gray Road'da doğuya giden başıbozuk bir suçluya rastladık. Anlaşıldı mı? | Open Subtitles | دعنا نمسك بهذا الأخرق يتجه شرق طريق جراى , أكرر ؟ |
| Ve gördüğünüz gibi, davranışları Nash dengesinde yapılan değişikliğin yönünde yukarı çıkıyor. | TED | وكما ترون، سلوكهم يتجه الى الأعلى في اتجاه هذا التغير في توازن ناش. |
| Bana göre dünya, üzerinde gerçekten düşündüğümüzde... ...çok da istemediğimiz... ...bir geleceğe doğru dönüyor. | TED | بالنسبة لي, العالم يتجه نحو مستقبل لا نريده عندما نفكر حقا وبعمق بشأنه. |
| Ve umut ediyorum tartışma bu yöne kayacak ve zamanla gördüğümüz de bu. | TED | وهذا ما آمل أن يتجه إليه هذا النقاش, ونحنا شاهدنا تقدمًا ملحوظًا خلال الزمن. |
| Bir Kızılderili'yle birlikte, kuzeye gitti. | Open Subtitles | رأيناه يتجه شمالاً خارج البلدة مع هنديّ متمرّد |
| Bir göğsün bu yöne, öteki bu yöne gidiyordu. | Open Subtitles | لديك صدر يتجه هذه الناحيه و الثانى يتجه لهذا الإتجاه ياله من شئ مذهل |
| Gerçekleşmesi için bir çoğu şeyi barındırdığını... ...ve dünyanın gittiği yönü biliyoruz. | TED | نحن نعلم أن الأمر يتطلب الكثير ليتحقق, ونعلم كذلك إلى أين يتجه العالم. |
| - Kıl torbası, nehir yoluna doğru giderken görmüş. - Kontrol edin! | Open Subtitles | ـ شاغباغ رآه يتجه نحو طريق النهر ـ حوِّل |
| Sabah olur olmaz karakola gidecek. | Open Subtitles | سوف يتجه إلي قسم الشرطة مباشرة في صباح الغد، |