| Patrice ve Patee saatlerdir dışardalar fakat hiçbir şey bulamadılar. | TED | أمضى باريس وباتي ساعات في الخارج ولكن لم يجدوا شيئاً. |
| Vücudunu hiç bir zaman bulamadılar. Efsaneye göre o hala yaşıyor. | Open Subtitles | و لم يجدوا جثمانها و الأسطورةَ تقول بأنّها ما زالَتْ حيّةُ. |
| Pekala, bir şey bulamamışlar uyuşturucu bağlantılı bir hesaplaşma olduğunu sanıyorlar... | Open Subtitles | حسنا، لم يجدوا شيئا في الحقيقة يظنون أن الأمر متعلق بالمخدرات |
| Halk burada çalışıyor gibi Sadece daha iyisini bulana kadar. | Open Subtitles | يبدو أنّ مُعظم الناس يعملون هنا حتى يجدوا شيئاً أفضل. |
| Bu bir çıkmaz sokak. Benim adamımla ilgili hiçbir şey bulamayacaklar. | Open Subtitles | انها نهاية النهاية , انهم لن يجدوا ابدا شيئا ضد موكلي |
| Benden daha iyi bir verici bulamazlar. Bunu yapmazsam Brae ölecek. | Open Subtitles | لن يجدوا حلاً أفضل من هذا فأما هذه العملية أو يموت |
| Ama onlar yerçekimini taşıyan kuvveti bulamadılar yakalanması zor gravitonları. | Open Subtitles | ولكنهم لم يجدوا أبداً القوة التي تحمل الجاذبية الجرافيتونات المراوغة |
| Solak olduğumdan, hafif disleksik olmam dışında bende özel bir sorun bulamadılar. | TED | ولكنهم لم يجدوا أي مشكلة بي، سوى القليل من صعوبات التعلم لأني أعسر. |
| Asla bir ilişki için birbirine uyan iki karakter bulamadılar. | TED | لا ، انهم لم يجدوا بعد كيف ان شخصيتين تتناسب معا لتكوين علاقة جيدة. |
| Buna rağmen tek bir süreçte radyum ve baryumu ayrıştırmanın yolunu bulamadılar. | Open Subtitles | وعلى الرغم من أنهم لم يجدوا وسيلة لفصل الراديوم و الباريوم في عملية واحدة |
| Yapabilecek kimseyi bulamadılar. Çıkmazda kaldılar. | Open Subtitles | أنهم لم يجدوا أى شخص قادر على ذلك أنهم عالقون |
| Ben de sağa sola sordum ama duydum ki tek bir parmak izi bile bulamamışlar cinayet silahında bile. | Open Subtitles | فسألتُ وسمعت أنهم لم يجدوا ولا بصمةً واحدة ولا حتى سلاح الجريمة يبدو أن ملاكًا ما نظّف مسرح الجريمة |
| Yüreğini aramış bulamamışlar hayvanın. | Open Subtitles | ولكنهم لم يجدوا قلباً داخل جسم ذلك الوحش |
| Aslında onlar, yaşayan en büyük şeytanı bulana kadar dolaşacaklar hayal edilebilir, dönüşmüş insanı. | Open Subtitles | بإفتراض يتجوّلون أحلام الحياة حتى يجدوا أكثر الشر غير قابل للتخيل الإنساني |
| Kara lekeyi bana veren o ahmaklar buraya senden önce gelirlerse bunu bende bulamayacaklar. | Open Subtitles | بعد أن ناولني القراصنة البقعة السوداء وإذا عادوا مجددا قبل قدومك فهم لن يجدوا هذه معي |
| Bunlardan üç, dört tane içersen içinde kan bile bulamazlar. | Open Subtitles | إذا شربت ثلاثة أو أربعة منها، لن يجدوا دمك حتى |
| FBI, polis, hiçbir şey bulamadı. Yalnızdı. | Open Subtitles | المباحث الفيدرالية والشرطة لم يجدوا شيئا |
| Dişi bulamazlarsa da zaten ölecekler. | TED | لو لم يجدوا الإناث، فسيموتون على أية حال. |
| İnsanların kalacak yer bulmaları gerekecek. Yemek de yemeliler. | Open Subtitles | و سوف يكون على الناس أن يجدوا مكاناً يبقون فيه |
| Polisler o nehri 3 gündür arıyorlar ve hiçbir silah bulunamadı. | Open Subtitles | لقد جرفت الشرطة النهر لمدة ثلاثة أيام و لم يجدوا أى مسدسات |
| Nehir yatağını taradılar ve bazı lastik izleri buldular. Aracı bulamadılar | Open Subtitles | سيدي الجنرال ، بحثوا في مجرى النهر فوجدوا آثار إطارات ، ولم يجدوا السيارة |
| Umarım hoşlarına giden muhteşem kitaplar, filmler bulurlar. | TED | وآمل أن يجدوا كتبًا رائعة أو فليمًا يُبهجهم. |
| Yarın sabah RSPCA arayıp bu köpeği buradan almalarını ve ona yeni bir ev bulmalarını söyleyin. | Open Subtitles | و أبلغيهم أن يأخذوا هذا الكلب و يجدوا له منزلا آخر |
| Tanrı korusun, çaresi bulunana kadar. | Open Subtitles | فيما عدا, لا سمح الله, أن يجدوا علاجاً له. |
| Krallık aramış taramış ama prensesi bir türlü bulamamış. | Open Subtitles | بحث أهالي المملكة عنها مراراً وتكراراً ولكنهم لم يجدوا الأميرة |
| Hayır, değil. İnceleme yaptırdık ve hiçbir şey bulmadılar. | Open Subtitles | كلا، ليس كذلك، قاموا بتفقده ولم يجدوا شيئاً |