Hayat kurtarmak için kendini riske atıyor ve cüzdan mı çalıyor? | Open Subtitles | جون بابار يخاطر بحياته لإنقاذ أناس لا يعرفهم ثم يسرق حافظتى؟ |
İğneyi vurununca hayatta kalıp kalmayacağınızı size söyleyebilecek çok basit bir testimiz olacak, ve bir daha kimse ölmeyi riske atmayacak. | Open Subtitles | لدينا إختبار بسيط للغاية يخبرك إذا كنت ستنجو من أخذ الجرعة أم لا و لن يخاطر أى أحد بحياته بعد الآن |
Çünkü bir erkek senin için hayatını riske atarsa minnettar olmayı biliyorum. | Open Subtitles | لأني أعرف حين يخاطر شخص بحياته من أجلك يجب أن تكون شاكراً |
Neden öyle bir adam her şeyini tehlikeye atsın ki? | Open Subtitles | مقصدي هو أنّه لماذا يخاطر شخصٌ بكلّ ما يملكه ؟ |
Yine de kesin başarı şansı olmadan oradan ayrılma riskini göze alamayacaklarını hepsi de bilmektedir. | TED | وعلى الرغم من ذلك، جميعهم يعلمون بأنه ما من أحد قد يخاطر بمحاولة الخروج دون التأكد التام من نجاح ذلك |
Dolar kabul ediyor ama 300 binin altı için risk etmeyeceğini söylüyor. | Open Subtitles | أنه لن يخاطر بهذا بأقل من300 وسيقبل الدولارات. |
Çark döndükçe mahkum, düşme riskine karşı adım atmaya devam etmek zorunda kalıyordu. Modern step makinalarına benzer şekilde. | TED | كلما تدور العجلة، يضطر السجين للحفاظ على تسارع متزايد أو يخاطر بالسقوط. على غرار آلات المشي الحديثة. |
Aynı zamanda müheahhit olmamız gerekiyordu. Çünkü bizimle riski paylaşmaya gönüllü birini bulmakta başarısız olduk. | TED | توجب علينا كذلك أن نصبح مقاولين لأنه كان من الصعب أن نجد من يريد أن يخاطر معنا بهذا المشروع. |
Cezasını çekmişti ve borcunu ödemişti neden kendini tekrar riske atsın? | Open Subtitles | لقد قضى عقوبته , و دفع ثمنها لماذا يخاطر بذلك ؟ |
Adam evinde onu saklamak ve korumakla riske giriyordu. | Open Subtitles | كيف ان هذا الرجل يخاطر بحياته لإنقاذها بينما زوجها ماكثآ بالبيت |
Sizin gibi sorumluluk sahibi bir güvenlik subayının Raymond gibi değerli bir mekanizmayı sırf heyecan olsun diye riske atması kanımı dondurdu. | Open Subtitles | أنا مصدوم أن ضابط أمن لديه مسئولياتك يخاطر بآلية ثمينة كريموند .. فقط بدافع من العصبية |
Herkesin tanıdığı bir adam hükümetle, liberallerle, herkesle içli dışlı ve herşeyi riske atıyor. | Open Subtitles | أن الرجل هناك يتكلم على الأرصفة العامة و في الحكومة و مع التحرريون ومع كل شخص وهو يخاطر بكل شيء |
Murdock kardeşler için hayatını riske atmamalı. | Open Subtitles | بأنه لا يجب أن يخاطر بحياته من أجل إخوة مارادوك |
Yapacağımız işe 24 saat kalmışken, her şeyi riske attı. | Open Subtitles | لقد تبقى على العمل أربع و عشرون ساعة و هو يخاطر بالعملية بأكملها |
Aranan bir adam bile, öz oğlunun düğününü görmek için biraz riske girebilir. | Open Subtitles | حتى رجل مطارد يمكن ان يخاطر قليلاً ليرى زفاف ابنه. |
Hangi adam dostunun kafası için riske girer? | Open Subtitles | من هو الرجل الذي يخاطر بنفسه من اجل أخيه |
Her gün dışarıda olan o. Hayatını tehlikeye atan o. | Open Subtitles | إنه من يكون هناك كل يوم إنه من يخاطر بحياته |
Kimse 50 kiloluk mal için bir uçağıyla pilotunu tehlikeye atmaz. | Open Subtitles | لا أحد يخاطر بطائرة وطيار إزاء 50 كيلو لنبحث عن بقيتها |
Çünkü bir yabancı için hayatını tehlikeye atmasının hastalık dışında bir nedeni var. | Open Subtitles | لأنّه لا سبب آخر لجانب كونه مريض كي يخاطر بحياته لأجل شخص غريب |
dürüst olmamaktansa reddedilmeyi göze alabilen bir erkekle tanışmak öyle zor ki. | Open Subtitles | كم من الصعب في هذا العالم أن نجد رجل يخاطر بالرفض و بفضله على الكذب |
Dolar kabul ediyor ama 300 binin altı için risk etmeyeceğini söylüyor. | Open Subtitles | أنه لن يخاطر بهذا بأقل من300 وسيقبل الدولارات. |
Peki sence adam kaçıran biri elleri bağlı olmayan birini ön koltukta oturtma riskine girer mi? | Open Subtitles | ولكن هل يخاطر مختطف بوضع امرأة غير فاقدة الوعى بالمقعد الأمامى بسيارته حتى إذا كانت غير مقيدة؟ |
Bu riski alamayız John. | Open Subtitles | هو يخاطر نحن لا نستطيع تحمّل, جون نحن لا نستطيع ترك ذلك يحْدث |
Aynen seçim gibi --Her büyük seçimin riskleri vardır. | Open Subtitles | و كأن هذه الانتخابات أي قرار كبير سوف يخاطر بها |