Bırak o ve goril erkek arkadaşları aptal bahar tatiline gitsinler. | Open Subtitles | دعيه مع نادي الغوريلأ يذهبون الى حفلتهم لـ فصل الربيع الغبيه |
Üzgünüm. Müşteriler gelir ve gider. Çok fazla soru sormam genelde. | Open Subtitles | أنا آسف، الزبائن يذهبون ويجيئون ولا أسألهم عادة الكثير من الاسئلة |
soyle sorunlar icin bir yardima ihtiyac duyduklarinda nereye giderler? | TED | أين يذهبون حينما ما يحتاجون الى مساعده من هذا القبيل؟ |
Koji ve ailesinin gidecek hiç bir yerleri yok ama. | Open Subtitles | لكن كوجي و عائلته ليس لديهم مكان آخر يذهبون إليه |
Onları Margaret Sandersla birlikte eve Gitmelerine izin vermeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تدعهم يذهبون إلى منزلهم إلى مارغريت ساندرز |
Kenarda dikilip şunu düşündüm: "Bazen birini gerçekten sevdiğini göstermenin tek yolu; onun gitmesine izin vermektir. Buna hayatımda ilk kez şahit olmuştum. | TED | كنت أقف هناك وأفكر لقد كانت المرة الأولى في حياتي شهدت أنه يمكنك أن تشعر شخصاً ما بحبك الكلي عندما تتركهم يذهبون. |
Sabahleyin, su bulup getirmeye, ...yiyecek bir şeyler aramaya gittiler. | Open Subtitles | في الصباح يذهبون في طلب الماء والطعام الخ الخ |
Bugünlerde hemen hemen her şey için Londra'ya gidip duruyorlar. | Open Subtitles | يبدوا أنهم يذهبون ويجيئون من لندن لأى سبب هذه الأيام |
Oğlum insanların gitmesine izin verir, Onları serbest bırakırdı çünkü ona karşı tavırları yeterince... | Open Subtitles | مرة بعد مرة ،كان يدع الناس يذهبون لقد قام بعزلهم لأن سلوكهم تجاهه لم يكن |
- Bu kadarı yeter. Bırakın gitsinler. - Niye? | Open Subtitles | ـ لقد حصلوا عليها ، دعهم يذهبون ـ لماذا ؟ |
Bιrak gitsinler. Biz istediğimizi aldιk. | Open Subtitles | دعهم يذهبون ياسيد لقد حصلنا على ما جئنا من اجله |
Eğer kadın gibi giyinmiş erkeklerle özel bir işin yoksa, bırak gitsinler. | Open Subtitles | اذا لم يكن لديك عمل لرجال يرتدون ملابس النساء دعهم يذهبون |
- En azından uyuduğunu sanıyorum. - Yetişkinler beraber eve gider. | Open Subtitles | ـ على الأقل أعتقد أنه نائم ـ البالغون يذهبون للمنزل معاً |
Fahişe dediğin daha iyi koşullar sunan pezevenge gider değil mi? | Open Subtitles | تفهمني , العاهرات لا يذهبون للقوّاد بأفضل مظهر وخلفية , حسنًا |
Bazı insanlar beyzbol stadyumlarına maç izlemek için gider. Bense tasarım ilişkilerine bakmak için giderim. | TED | بعض الناس يذهبون إلى ملاعب البيس بول ليراقبوا المباراة أما أنا فأذهب لأرى علاقات التصاميم |
Biz arkadaşız, öyle değil mi? Arkadaşlar her zaman sinemaya giderler. | Open Subtitles | الأصدقاء يذهبون لمشاهدة الأفلام دائماً لا أعرف إن كنتِ تعرفين ذلك |
bir yer hâline getiriyor. Başka kültürlerde, insanlar buralara gönüllü olarak giderler çünkü böyle yerleri severler. | TED | تعلمون ، في هذه الأماكن في بلدان أخرى ، الناس يذهبون فقط الى هناك طواعية لأنهم يحبون هذه الأماكن. |
Biz, bizden başka gidecek kimsesi olmayan insanlara yardım ediyoruz.. | Open Subtitles | نحن نساعد الناس الذين ليس لهم مكانٌ آخر يذهبون إليه |
Burdan başka gidecek yeri olmayan günlük 30 veya 40 bin kişi bu probleme çözüm bulmak için uğraşıyorlardı. | TED | وكانوا يبحثون عن حل للتعامل مع 30 أو 40 ألف شخص يوميا يذهبون إلى هناك ، ولا يتسع لهم المكان |
Komutan, lütfen Gitmelerine izin verme. | Open Subtitles | ,حضرة الضابط رجاءاً لا تترك أبنائي يذهبون |
Eğlenmeyi öğrettiler. Böylece partilere gittiler. | Open Subtitles | لقد كانوا يتعلّمون كيفيّة الإستمتاع بالحياة, لذلك هم يذهبون إلى الحفلات |
Oturmaktan sıkıldıklarında; ki bu çok sık oluyordu, mutfağa gidip bisküvi alıyorlardı. | Open Subtitles | وعندما يملّون الجلوس والذي يكون بشكل دائم يذهبون للمطبخ لتناول بعض المقرمشات |
En sevdiğim yürüyüş patikasında Onları serbest bırakacağım. | Open Subtitles | سأدعهم يذهبون إلى البحيرة القريبة من مقطورتي المتنقلة |
Bir isyan durumu gibi davranacağız, korumalar gitsin önce, kalabalığı çıkartsınlar oradan. | Open Subtitles | سنعالج هذا كحالة إضطراب أجعل الحراس يذهبون أولاً وأخرج الحشد من هناك |
Tahliye edilenlerin %25'i gitmeleri söylenen yere gitmiyorlar ve başka bir %25 ise, tahliye bölgesinde olduklarını bile bilmiyorlar. | Open Subtitles | لدي 25 بالمئة من السكان لا يذهبون إلى الأماكن التي أمروا بالذهاب إليها و 25 بالمئة اخرون لا يعرفون |
Temsilî dünyadan, saklandıkları, ona benzeyen, bu yeraltı dünyasına gidiyorlar. | TED | يذهبون من العالم التمثيلي إلى العالم الشبكي المناظر حيث يختبؤون |
Derslere gitmek yerine, mahkemelere gidiyorlar. | TED | يذهبون إلى جلسات المحاكمة بدلًا من الصفوف. |
Bütün Koreli erkekler askere gittikleri için Onları kardeşlerim olarak görüyorum. | Open Subtitles | فقط لأن كل الرجال الكوريين يذهبون للجيش أشعر غريزياً أنهم أشقائي |
Bunlar normal hatıraların gittiği yere gitmezler. | TED | حقاً أنهم لا يذهبون إلى المكان المعتاد الذي تذهب إليه الذكريات. |