İkincisi, bu durum beni HYB'leri ziyaret eden ilk ve tek gazeteci yapacaktı. | TED | ثانيا، لأن هذا من شأنه أن يجعلني أول صحفي يزور وحدة إدارة الاتصالات. |
Hiçbir Papa, gazetelerin grevde olduğu bir şehri ziyaret etmez. | Open Subtitles | البابا أبداً لا يزور مدينة حيث الصُحُفَ في حالة إضراب |
Eylül 1959'da Nikita Sergeyevic Khruschev, Amerika'yı ziyaret eden ilk Sovyet lider oldu. | Open Subtitles | في سبتمبر عام 1959، أصبح نيكيتا خروشوف سيرجيفيتش أول زعيم سوفياتي يزور أمريكا |
Bay Bennet, Bay Bingley geldiğinde onu ziyarete gitmeyeceğini söylüyor. | Open Subtitles | أخبرنى السيد بنيت أنه لن يزور السيد بنجلى عندما يصل |
Hadi ama on yıl olmuş. Sence, hala aynı yere mi gidiyor? | Open Subtitles | بربّك، لقد مضت 10 أعوام أتعتقدين أنّه لا يزال يزور المكان نفسه؟ |
Bana dedesini ziyaret etmek için şehir dışında olduğunu, yarın döneceğini söyledi. | Open Subtitles | لقد أخبرني أن الطفل خارج الولاية يزور أجداده و سيعود في الغد |
Bir baba güzel bir Pazar sabahı kızını ziyaret edemez mi? | Open Subtitles | ألا يمكن لأب أن يزور ابنته في صباح يوم أحد جميل؟ |
Bunun gibi götler, eskiden yattıkları bir kızla, tekrar yatacaklarını düşünmeseler bir kızı ziyaret etmak için seyahat etmezler. | Open Subtitles | لكن حقير مثله لن يسافر كي يزور صديقته وان فعل فقط كي يضاجعها وإن لم يستطع فيبحث عن أخرى |
bende bazi arkadaslari ziyaret edecegim sana dedigim gibi... sen gorustunmu? | Open Subtitles | كان يزور بعض الأصـدقاء، على الأقـل، هـذا ما قـاله. وهـل رأيتـيه؟ |
Her neyse, buradaki arkadaşlarını ziyaret ediyormuş ve ben de buluşacağımıza söz verdim. | Open Subtitles | على أي حال ،إنه يزور بعض الأصدقاء هنا، ولقد وعدته أن نأتي للقائه |
Sanırım biri ziyaret edip duruyor, çünkü etrafı çok düzenli. | Open Subtitles | لكن يبدو أن أحدهم يزور القبر لأنه يبدو نظيف ومرتب |
Fakat bilmediği bir yeri ziyaret ederken hiç dikkatsiz değildi. | Open Subtitles | لا ينبغى أن يكون المرء مهملاً حين يزور مكاناً لا يعرفه |
Diğer bir haber ise, Papa ABD'yi ziyaret edecek. | Open Subtitles | ومما يتعلق بالموضوع ,أن البابا سوف يزور الولايات المتحدة. وسوف نزودكم بكل جديد. |
Müvekkilim o motelde dostlarını ziyaret ediyordu. | Open Subtitles | هذه مجرد مزحة زبوني كان يزور بعض الأصدقاء في ذلك الفندق |
ziyaret ettiğini duydum, ama onu hiç görmedim. | Open Subtitles | لا ، أنت تسمع عنة يزور فقط لكن أنا لم أراة من قبل |
ziyaret ettiğini duydum, ama onu hiç görmedim. | Open Subtitles | لا ، انت تسمع عنه يزور فقط لكن انا لم اراه من قبل |
Stewie'yi büyükanne ve büyük babasını ziyarete Palm Springs'e gönderirken bile zorlandım. | Open Subtitles | تكفيني صعوبه البعد عن ستيوي وهو يزور جده وجدته في بالم سبرنج |
Acker tanımadığı bir adamı niye arayıp ziyarete gitmiş peki? | Open Subtitles | لذا لماذا اكر يكلم و يزور شخص كان فى السجن |
Şimdi biliyorum işte, Berlin'e, Hitler'i ziyarete gidiyor. | Open Subtitles | أنا من يعرف , انه ذاهب الى برلين لكي يزور هتلر |
Sahte bir ölüm yaratmak ne kadar zordur, biliyor musun ? | Open Subtitles | هل تعرف كم هو من الصعب أن يزور أحدهم وفاته ؟ |
Başkan'ın ülkenin bu kesimine ziyareti, her gün olan bir şey değil. Ve bu yüzden, yerel halkın tüm bilindik simaları bugün burada olacak. | Open Subtitles | ليس كل يوم يزور الرئيس هذا الجزء من البلد و كل المحليين سيكون هنا اليوم |
Önümüzdeki hafta San Francisco'yu ziyaretinde yoğun programına rağmen.. | Open Subtitles | وعندما يزور سان فرانسيسكو نهاية الأسبوع القادم على الرغم من جدول أعمال المزدحم بشدة |
David Palmer vurulduğu sırada kardeşini ziyaretteydi. | Open Subtitles | دايفيد بالمر كان يزور أخاه عندما تم إطلاق النار عليه |