Bu insanların ve ailelerinin bunu deneyimlediklerinde neler hissettiğini anlamanız gerek. | TED | وعليكم أن تفهموا ما يشعر به هؤلاء الناس وما وَقْعُ ذلك على عائلاتهم عندما يحدث. |
Ona neler olduğunu, onun ne hissettiğini anlamamın tek yolu gözlerine bakmamdı. | TED | لم استطع معرفة ما ألمَ أو ما كان يشعر به إلا بالنظر في عينيه مباشرةً. |
Bir erkeğin kadın dırdırının içinde sıkıştığı zaman hissettiği şey. | Open Subtitles | إنه ما يشعر به الرجل بعد أن يقع بفكي الرحى. |
Birçok misafirin bir evde kalırken hissettiği şey de bu. | TED | وهذا ما يشعر به معظم الضيوف عند الإقامة في منزل ما. |
Birçok transeksüel birey de böyle hissediyor. | TED | هذا ما يشعر به الكثير من الأفراد المتحولين جنسيًا. |
Sonuçta, bizim için anlaşılması en güç şeylerden birisi diğer insanların düşünce ve hislerini anlamaktır. | TED | فكما نعلم، من أصعب الأمور علينا جميعا أن نتوصل إلى ما يفكر أو يشعر به الآخرون. |
Ve böyle bir çocukluk geçiren çocuğun hissettikleri şu şekilde. | TED | وهذا هو ما يشعر به أي طفل يعيش هذه الطفولة المرسومة. |
Benimle açık konuşup, gerçekten ne hissettiğini söyleyemiyor. | Open Subtitles | انه لا يستطيع ان يخرج و يتكلم معي و يقول ما يشعر به حقا |
Şef, böyle bir şey olduğunda bir insanın hissettiğini hissediyorsun şu anda. | Open Subtitles | أيهاالرئيس, ما تشعر به يعتبر طبيعي لما يشعر به البشر عند حدوث هذا |
Sürekli onun nasıl hissettiğini anlamaya çalıştığını görüyorum. | Open Subtitles | لاحظتُ أنك تحاولين على الدوام أن تشعري ما يشعر به هو |
Öldürmekten keyif alan birisinin nasıl hissettiğini hayal ediyordum. | Open Subtitles | تخيّلت ما هو الشعور الذي يشعر به من يهوى القتل |
Ölmeden önce nasıl hissettiğini bilmek istedim. | Open Subtitles | وكُنتُ أتسائل عمّا كان يشعر به قبل موته. |
Boş gömlek kolunu gösteren, insanların hissettiği, arzuladığı, mücadele ettiği herşeye yılışık yılışık gülen bir hayalet gibisin. | Open Subtitles | إنك مثل شبح يشير بكم فارغ تبتسم بتكلف لكل شئ يشعر به الناس و يريدون النضال من أجله |
Sanırım, raporlarıma istatistik olarak koyduğum insanların hissettiği bu olmalı. | Open Subtitles | حتما كان هذا ما يشعر به كل هؤلاء الناس قبل أن أدونهم كأحصائيات في تقاريري |
Cotton'ın burada politik bir teşkilat kurması gerçeği beni korkutuyor. "Korku" buradaki çoğu insanın neler hissettiği..." | Open Subtitles | ولكن في الحقيقة كوتون يقوم بـبناء تنظيم سياسي هنا الخوف هو ما يشعر به معظم الناس هنا |
Sadece aşkın yüzeyindeki sürtünmeleri hissediyor. Aşkın korkunç olduğu noktaya gitmesine izin ver. | Open Subtitles | ما يشعر به مجرّد خدوش على جلد الحبّ، دعيه يبلغ مرحلةً يكون الحبّ فيها فظيعاً |
İhtiyar insanlar da böyle hissediyor olmalı. | Open Subtitles | لابدّ أن هذا ما يشعر به الناس المتقدمين بالعمر |
Empati ise hayal gücünü kullanarak... ..diğer kişinin hislerini aynı şekilde hissetmek demek. | Open Subtitles | التقمص العاطفي هو أن تتصوّر خيالك لذا يمكنك أن تشعر حقيقةً بما يشعر به الشخص الآخر |
Dostlarım bir şey söylemeye çalıştıklarında hissettikleri şeyleri hissediyorum. | Open Subtitles | أشعر الآن بما كان يشعر به أصدقائى فى قرارة أنفسهم عندما كانوا يحاولون أن يقولوا شيئا |
Oksitosin diğer insanların hissettiklerini bize de hissettirir. | TED | والأوكسيتوسين يجعلنا نشعر بما يشعر به الآخرون. |
Bir sokaktayken o sokağı hisseder, oysa biz gideceğimiz yeri düşünürüz. | Open Subtitles | أثناء عبوره الطريق، فإنّه يشعر به, بينما نفكّر نحن بالغاية. |
Émile Durkheim tarafından, insanların normsuz alanlarda sahip oldukları geniş, ezici hissi tanımlamak için yaratıldı. | TED | وقد صاغها إميل دوركهايم لوصف الشعور الهائل والسائد الذي يشعر به الناس في فضاء بدون معايير. |
Özellikle bu koca gözlü fare için söylememiş olabilir ama bunu hissetti. | Open Subtitles | ربما لم يكُن يُشير بشكل خاص للأجنبي ولكنه كان يشعر به |
İşte tam olarak bugün görüşeceğim kamu avukatının hissetmesini istediğim şey de bu. | Open Subtitles | بالظبط, هذا مااريد ان يشعر به المدعي العام عندما اقابله اليوم |