"يملأ" - Translation from Arabic to Turkish

    • dolduracak
        
    • dolu
        
    • doldurdu
        
    • doluyor
        
    • doldurmaz
        
    • doldurması
        
    • dolduruyordu
        
    • doldurmak
        
    • doldururken
        
    • doldurabilir
        
    • her yerinde
        
    • doldurduğunu
        
    • dolduramaz
        
    • dolduran
        
    • doldurur
        
    Hayatını dolduracak bir odaya ihtiyacın var ve bence bu oda buna muhteşem bir cevap. Open Subtitles أنت تحتاج شيئاً يملأ لك حياتك وأنا أعتقد أن هذه الغرفة هي الشيء المثالي
    Eğer yağmur suyunun yapraklar arasındaki yolculuğunu izleyebilseydik çamur dediğimiz şeyin aslında hayat dolu bir dünya ve şehrin sunduğundan daha kalabalık bir metropol olduğunu görebilirdik. Open Subtitles فلو اتبعنا مسارَ مياه الأمطار عبر أوراق الشجر المتناثرة، لوجدنا مقدار ما يملأ قطرة الماء.. كعالم يعجّ بألوان الحياة،
    Defterler üstüne defterleri kızına yazdığı mektuplarla doldurdu. TED فقد كان يملأ دفتراً تلو الآخر برسائل إلى ابنته.
    Tetiği her çektiklerinde ruhları doluyor. Open Subtitles ذلك يملأ أرواحهم بكلّ مرة يسحبون بها الزناد.
    Kimse deposunu boşalmadan doldurmaz, değil mi? Open Subtitles أعني، لا أحد يملأ الخزان حتى يكون فارغا، أليس كذلك؟
    Şimdi, bilgisayarın 3 boyutlu görüntü oluşturması sonra da boşlukları doldurması gerek. Open Subtitles الآن، الكمبيوتر عليه توليد صورة ثلاثية الأبعاد ثم يملأ الفراغات
    Ben burada açlıktan bayılacakken, o aşağıda midesini dolduruyordu. Open Subtitles أنا كنت على وشك أن أموتّ من الجوع. وهناك هو كان، يملأ معدته
    Gruzinsky'nin kendisini siyasi boşluğu doldurmak için öldürmek istediğini düşünüyor. Open Subtitles انة يدعى ان جروزنيسكى كان يحاول قتلة حتى يمكنة ان يملأ الفراغ السياسى
    Ve daha da iyisi, birisi tankı doldururken videosunu çekeriz. TED وربما يكون من الأفضل أن نلتقط فيديو. فيديو لشخص ما يملأ الخزان.
    Bu zamanları inatçı bir iyimserlikle karşılamayı seçmek yaşamlarımızı anlam ve amaçla doldurabilir ve bunu yaparak elimizi tarihin akışına uzatıp onu bizim seçtiğimiz geleceğe doğru döndürebiliriz. TED اختيار مواجهة هذه الأزمة بتفاؤل وعزم يمكن أن يملأ حياتنا بالمعاني والأهداف، وبفعل ذلك يمكننا أن نضع أيدينا على قوس التاريخ ونقوم بثنيه ناحية المستقبل الذي نختاره.
    Yüzbaşı, ikimizin de Reese'in yerini dolduracak birine ihtiyacımız olabilir ve bilmeni isterim ki her zaman benimle konuşabilirsin. Open Subtitles كابتن.. كلانا قد يحتاج لمن يملأ مكان ريس و.. همم
    Bu kaynayıp odayı asitle dolduracak, ilgi alanımdır. Open Subtitles سيسخن هذا كثيرا، و يملأ الغرفة بالحمض ربما يهمكم هذا
    Altındaki su, yakalanmış olan böceklerle dolu. Open Subtitles يملأ الماء في الأسفل صيد وفير من الحشرات.
    - Zavallı ben. Çantam vergiden muaf olanlarla dolu. Open Subtitles يا إلهي , كل ما يملأ حقيتي هو مدخول المصروفات
    "Duman ciğerleri doldurdu. Fakat kalbinde bir özlem var." Open Subtitles الدخان يملأ الرئتين، ومع ذلك هناك طمئنينة في قلبي
    Kalbim patlamaya hazır bir balon gibi doluyor. Open Subtitles يملأ قلبي مثل منطاد أوشك على أن ينفجر.
    Sana hiçbir şey ödemeyeceğiz. Dünyadaki bütün parayı toplasan da içindeki o boşluğu doldurmaz, Miles. Open Subtitles لكنّ مال الدنيا كلّه لن يملأ تلك الفجوة في صدركَ يا (مايلز)
    Ama her şeyden önce... dua edin, kalbinizi doldurması için. Open Subtitles لكن فوق كل هذا ادعوا الله أن يملأ قلوبكم بالإيمان لتكونوا جنود المسيح
    Burada ilgisiz kimyasalları karıştırıp, gereksiz malzemeler üretiyor soluduğumuz havayı kirletirken, ceplerini dolduruyordu. Open Subtitles هنا المكان حيث يملأ جيوبه بالنقود عن طريق خلط المواد الكيماوية لصنع منتجات غير ضرورية حينما يلوث الهواء الذي نتنفسه
    Bazen insanlar içlerindeki boşlukları doldurmak için dizileri takıntı yapar. Open Subtitles أحياناً يملأ الناس الفراغ بتعلق هوسي ببرنامج تلفزيوني.
    Şimdi burada sizlerle konuşurken, bu soğuk ortamda harabeler arasında, buradaki kitle mezarların boşlukları, soğuk ve çamurlu sular doldururken, bu utanç verici olaylar anılarımıza kazınıyor. Open Subtitles بينما أتحدّث إليكم الماء البارد من المستنقعات والأطلال يملأ جوف المقابر الجماعية ماء بارد مُظْلِم كظلمة ذاكرتنا.
    Şimdi, tek bir kişi kabı doldurabilir ve ölür. Open Subtitles ممكن شخص واحد يملأ العبوة بعشر وحدات ويموت
    Adamın evrak çantasının her yerinde DNA'nı bulduk. Open Subtitles وجدنا حمضك النووي يملأ حقيبة الرجل
    Patronunun yıllardır imarcıların paralarıyla cebini doldurduğunu biliyor muydun? Open Subtitles هل أنت على علم أن رئيسك كان يملأ جيوبه بأموال المعماريين لأعوام ؟
    Çenesiz bir insan azmanı olabilir ama asla benden geriye kalan boşluğu dolduramaz. Open Subtitles ربما يكون قمامة إنسانية بدون ذقن, ولكنه لن يملأ الفراغ, الذي تركته خلفي.
    Ve o şimdi aynı tekniği Samanyolu'nu dolduran elektromanyetik uğultuya uyguluyor. Open Subtitles وانه يطبق الآن نفس التقنية الأزيز الكهرومغناطيسي الذي يملأ درب التبانة.
    Yalnızca bunu yaptığımız gerçeği, tabiatımızı yeterlilik duygusuyla doldurur. TED مجرد فِعل ذلك , يملأ داخلنا بإحساس بالإكتفاء.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more