Ülkenin her tarafında çapulcular sahipsiz mağazaları yakıp yıkmaya devam ediyorlar. | Open Subtitles | فى انحاء البلاد يواصل المشاغبون فى إشعال النيران فى المخازن المتروكة |
Ben üç kere hapse girdim. Oysa cinayetlerine hiç rahatsız edilmeden devam ediyor. | Open Subtitles | دخلت السجن 3 مرات بينما يواصل القيام بعمليات القتل بدون أن يزعجه أحد |
Yaptığı ve yapmaya devam ettiği hataları hayatta kalmak için yaptı. | Open Subtitles | هذه الأخطاء التي يرتكبها و يواصل إرتكابها أظن أنه يحاول الحياه |
bu tarladan gelmiş genç nineler, aklımı sürekli mesaj atan Freddy'den uzak tutmuyor. | Open Subtitles | الغير مثيرات لن يمنع عقلي من التفكير بفريدي الذي يواصل ارسال رسائل لي |
sürekli, tekrarlamayacağına söz verip duruyor, ama gün geçtikçe daha da kötü oluyor. | Open Subtitles | أن هذه ليست أوّل مرّة يضربك زوجك؟ يواصل بالوعد أن يتوقّف، ولكن الأمر يزداد سوءاً فحسب. |
Teddy kilerde gömülü 13 ceset olduğunu söyleyip duruyor. | Open Subtitles | تيدى يواصل إخبارنا بأنه توجد 13 جثة . مدفونة فى القبو |
Kazanan dövüşmeye devam eder, ayın kalan 29 gününde burada hapsolur. | Open Subtitles | الفائز يواصل القتال ويقى محاصراً التسعة والعشرون يوماً المتبقية من الشهر |
Eğer ona söylenenleri yapmaya devam etmezse, bana zarar verecekler. | Open Subtitles | إِذا لم يواصل فعل ما يأمروه به سيُلحقون الأذى بى |
Han çok az bildiğimiz nedenlerle bu çocuğu yüceltmeye devam ediyor. | Open Subtitles | الخان يواصل احتضان هذا الصبي الذي لا نعرف سوى القليل عنه |
Ve nedenini bulana kadar, dünyanın öyle düşünmeye devam etmesi gerekiyor. | Open Subtitles | وحتي أكتشف السبب هذا ما يجب أن يواصل العالم في إعتقاده |
Ve devam ediyor 1986, Basit ve Amjad | TED | و يواصل بعد ذلك يقول ,1986, بسيط و امجد |
Bilim insanları, erkeklerin alabileceği sperm üretimini durduracak bir hap gibi yeni yöntemler üzerinde çalışmaya devam ediyorlar. | TED | يواصل العلماء البحث عن طرق جديدة، كحبوب منع الحمل الذكورية والتي تمنع إنتاج الحيوانات المنوية. |
Kadınlar dünyada ilerlemeye devam ediyor. Yeterince hızlı değil ama ilerliyoruz. | TED | يواصل النساء التقدم في العالم، ليس بالسرعة الكافية ولكننا نتقدم. |
Bu döngü, evrende atomların geri dönüşümlerine devam etmesini sağlar. | TED | وهذا يواصل إعادة تدوير الذرات في الكون. |
sürekli, tekrarlamayacağına söz verip duruyor, ama gün geçtikçe daha da kötü oluyor. | Open Subtitles | يواصل بالوعد أن يتوقّف، ولكن الأمر يزداد سوءاً فحسب. |
Barda bi adam var sürekli bana bakıyor gitmezsek, onla yatmam gerekecek | Open Subtitles | ذلك الشخص في الملهى يواصل التحديق بي وان لم نذهب ، فسوف يتعين علي ان انام معه |
Dün gece soyuldum diyor ama sürekli detaylar değişiyor. | Open Subtitles | قال أنه تمت سرقته ليلة الأمس لكنه يواصل تغيير تفاصيل الحادثة |
-Durmuyor aynı şeyi söyleyip duruyor. -Geliyoruz. Tekrar ve tekrar. | Open Subtitles | إنه لا يتوقف ، بل يواصل قول ذات الشئ مراراً وتكراراً |
Bu çocuğu bir çok kereler ektim ve durmadan ısrar etmeyi sürdürüyor. | Open Subtitles | تجاهلت لقاء هذا الرجل عدة مرات من قبل ولكنه يواصل الإلحاح |