Kurban ve mücrimlerin bizim için davayı çözdüğü ikinci çoklu ölüm. | Open Subtitles | قتل مُتعدد عندما يحل الضحايا والجناة القضايا لنا |
Bildiğiniz gibi burası kazak giymiş garip bir kadının 6 saat boyunca bir göle bakarak bir cinayeti çözdüğü kasvetli filmlerin anavatanı. | Open Subtitles | هذا، بطبيعة الحال، هو منزل تلك الأعمال الدرامية القاتمة حيث امرأة غريبة في العبور يحل جريمة قتل قبل يحدق في بحيرة لمدة ست ساعات. |
The Times'ın pazar bulmacasını bir saatten kısa bir sürede, ...çözdüğü doğru mu? | Open Subtitles | هل صحيح أنه يحل لغز الكلمات المتقاطعة لصحيفة (التايمز) يوم الأحد في ساعة واحدة؟ |
Diğer tüm kurumlar gibi biz de bu heriflerin çözdüğü yasalara körü körüne uyuyoruz. | Open Subtitles | أجل، نحن نتبع القوانين بشكل أعمى مثل أىّ منظمة أخرى القوانين التي اكتشفها هؤلاء الأشخاص |
Penny çözdüğü gibi | Open Subtitles | (بيني) اكتشفها |
Wes, etrafa dağılma problemimizi çözdüğü an gideceğiz. | Open Subtitles | وقتما يحل (ويس) مشكلة الإنفصال سوف نرحل |