Hayata moda tasarımcı olarak tekstil tasarımcıları ve kumaş sağlayıcılarıyla yakından çalışarak başladım. | TED | بدأت حياتي بالعمل كمصمّمة أزياء، أعمل بشكلٍ وثيق مع مصمّمي نسيج ومزوّدي أقمشة. |
Biliyorsun Jeremy aslında ben ailen için çalışarak oldukça rahat yaşıyorum. | Open Subtitles | هل تعرف, جيرمي في الحقيقة انني أعيش حياة متحرمة بالعمل لعائلتك |
ve asla düşmedi. İlk beş dakikamı suyun altında çaresizce kalp hızımı yavaşlatmaya çalışarak geçirdim. | TED | ولم يهبط معدل النبضات أبدأً وقد قضيت الخمس دقائق الأولى محاولاً بكل جهد أن أخفف من معدل النبضات |
İki veya üç kişilik bir ekip birlikte çalışarak bunu inşa edebilir. | TED | وفريق من حوالي شخصين أو ثلاثة أشخاص، يعملون معاً، يمكنهم بناء هذا. |
İki yıldan uzun bir süre sessiz kaldım. Bu süreyi, neden başaramadığımızı anlamaya çalışarak olan biteni düşünerek değerlendirdim. | TED | بقيت صامتا لأكثر من عامين، واستخدمت الوقت للتفكير حول كل ما جرى، محاولا فهم لماذا جرى. |
Köyde çalışarak geçen iki haftanın sonunda dönme vaktim gelmişti. | TED | وبعد أسبوعين من العمل في تلك القرية، .حان الوقت للعودة |
Kıskançlık genelde kendini başkalarının sahip olduklarını yoketmeye çalışarak gösterir. | Open Subtitles | الغيرة تعبّر عن نفسها غالباً بمحاولة تدمير ما لدى الٓاخرين |
Bir öğretmenin çok çalışarak ve kendini adayarak bir şeyleri değiştirebileceği gösterdi. | Open Subtitles | والذي أظهر أنه بالعمل الجاد والتفاني, يمكن لمعلم واحد أن يصنع الإختلاف. |
Hayatımı hep çok çalışarak doğru olanı yapmaya çalışarak geçirdim. | Open Subtitles | لقد قضيت حياتي بالعمل الشاق أحاول أن أفعل الشيء الصحيح |
Çok yüksek sıcaklıklarda çalışarak antik metalin gücünü serbest bırakıyorlar. | Open Subtitles | بالعمل في حرارة أعلى، يمكنهم إطلاق طاقة هذا المعدن العتيق. |
Sen de teknoloji şirketinde çalışarak kazandığın parayla burayı satın aldın. | Open Subtitles | وانت اشتريت هذا المكان بالاموال التي كسبتها بالعمل في شركات التقنية |
Çünkü beraber, birlikte çalışarak, cidden bir şeyleri değiştirmeye başladığımızı düşünüyorum. | TED | لانه معا, بالعمل معا اعتقد جديا بانه يمكننا تغيير الاشياء |
Beraber çalışarak, bir gün barışı yaratabiliriz. | TED | بالعمل مع بعضنا يمكننا صنع السلام ليوم واحد |
Babam ömrünün en güzel yıllarını krallığının para sorununu çözmeye ve huzuru sağlamaya çalışarak geçirdi. | Open Subtitles | ابي انفق افضل سنين حياته محاولاً ابقاء هذه المملكة في سلام ورغد |
Bir senemi futbolu unutmaya çalışarak sıkıntı içinde geçirdim ama unutamadım. | Open Subtitles | أمضيت سنة كاملة و أنا سكران محاولاً نسيان أمر اللّعب و لكنّي لم أستطع |
200 hukuk fakültesi mezunu tam zamanlı çalışarak beni delirtiyor. | Open Subtitles | مائتى خريج للحقوق يعملون بدوام كامل ، هذا يكاد يجننى |
Uyanık kalmaya çalışarak, direksiyonu sıkıca kavradım. | Open Subtitles | تشبثت بعجلة القيادة، باستماتة، محاولا إبقاء عيني مفتوحتين |
Bir gün çalışarak iki dolar kazanmak isteyen var mı? | Open Subtitles | أيود أحدكم العمل معي بأجرة دولارين في اليوم؟ ما الأمر؟ |
Yüzlerce alim yasaklı kitapları korumaya çalışarak cesurca direndi. | Open Subtitles | مئات من الباحثين قاوموا بشجاعة بمحاولة حفظ الكتب المحرمة |
Hayatımın geri kalanını birine kavuşmaya çalışarak geçirmek istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد قضاء ما تبقى من حياتي محاولةً الإنتقام من أحدهم |
İnsanları diğerlerinden daha şanslı kılan şeyin ne olduğunu inceleyip onlara şanslarını artırmaları hususunda yardımcı olmaya çalışarak yaklaşık 20 yılımı harcadım. | TED | أمضيت ما يقرب من العقدين ألاحظ ما يجعل البعض أكثر حظًا من غيرهم وأحاول مساعدة الناس على زيادة حظهم. |
Alaska'daki altın madenlerinde çalışarak geçirdiğim yılı hatırladım. | Open Subtitles | انا ُذَكَّرت بالسَنَةِ المنقضية بالعَمَل في حقولِ الذهب الألاسكيّةِ. |
Hepsi bana değişimi kendi başlarına yapamayacaklarını söylediler. Sadece beraber çalışarak yeni bir sözleşme ya da bir uygulama altında, tropik ormanları koruma şansları var. | TED | وأخبرني الجميع بأنهم لا يستطيعون عمل التغيير لوحدهم، وفقط بالعمل معًا تحت نوع من العقد الجديد، أو الممارسة الجديدة، يكونُ لديهم الفرصة لحماية الغابات الاستوائية. |
Kendi söylediklerine göre İsraillilerden nefret ediyordu ama onları tanıyıp hikâyelerini öğrenerek ve barış için birlikte çalışarak bu nefretin üstesinden geldi. | TED | في حساباته الشخصية بسام كان يكره الإسرائيليين ولكن من خلال تعرف على الإسرائيليين وقصصهم والعمل معاً من أجل السلام تغلب على كراهيته. |
Tüm hayatımı toplumla bütünleşmeye çalışarak harcadım. | Open Subtitles | لقد أمضيت حياتي كلها مُحاولاً الإندماج |
Nasyonal toplulukla kaynaşıp, bu topluluğun içerisinde çalışarak. | Open Subtitles | بمحاولتي لدمج نفسي في المجتمع الوطني و العمل بداخله |
Bu şekilde yaşayarak, plansız çalışarak ana göre tepki verebildim ve o an ne yapmanın önemli olduğuna karar verebildim. | TED | بالعيش بنفس الطريقة وبالعمل من دون أي خطة محددة كنت أتفاعل مع تلك اللحظة و أقرر، نعم من المهم فعل ذلك الآن. |
Bu yüzden saatlerimi bu tuhaf Kunduz Festivalini mantıklı hale getirmeye çalışarak geçiriyorum. | TED | لقد قضيت ساعات وساعات في محاولة لفهم المنطق وراء يوم جرذ الأرض الغريب. |