| Bu çarpışmalar öyle şiddetliydi ki, muazzam ölçülerde sıcaklık oluşturdular. | Open Subtitles | كانت هذه التصادمات عنيفةً جداً بحيث ولّدت كمياتٍ هائلة من الحرارة. |
| çarpışmalar devam ettikçe ve cisimler birbirine girdikçe belirli gezegenler diğerlerinin kendilerini feda etmeleri sonucu büyümeye başladılar. | Open Subtitles | في المرحلة الأخيرة من نموّ كل كوكب عندما حدثت تلك التصادمات دارَت جسيماتٌ حول بعضها بدأت جسيماتٌ بعينها في النموّ |
| Ve genelde çarpışmalar, haberi bize ulaşmasından, haftalar hatta aylar önce gerçekleşirdi. | Open Subtitles | وعادة تأخذ المعارك أٍسابيع أو حتى أشهر قبل أن تصل لنا الأخبار |
| En şiddetli çarpışmalar kıyı şeridi boyunca yaşandı. | Open Subtitles | أكثر المعارك ضراوة دارت على طول خط الساحل |
| Bu çarpışmalar kaderimiz için ilk uyarılar aslında. | Open Subtitles | هذه الإصطدامات بمثابة الصيحة الأولى لمصيرنا المحتوم |
| Bize aynı şeyi yapar mısın? Eski komutanı dedi Egzersizleri gerçek çarpışmalar vardır. | Open Subtitles | هل ستفعل نفس الشيء بنا? القائد القديم قال التمارين هي معارك حقيقية. |
| Öyleyse yaşam, böylesi ölümcül bir çarpışmalar dizisinde nasıl hayatta kaldı? | Open Subtitles | إذًا كيف يمكن أن تستمر الحياة بعد تلك الاصطدامات العنيفة؟ |
| Bugün hala asteroit kuşağında şiddetli çarpışmalar vardır. | Open Subtitles | لا تزال التصادمات العنيفة تهزّ حزام الكويكبات اليوم |
| Erken dönem güneş sisteminde bu büyük çarpışmalar oldukça yaygındı. | Open Subtitles | في باكورة النظام الشمسي هذه التصادمات الكبيرة شائعة |
| Bu kıta bugün hala devam eden çarpışmalar serisi ile şekillenmiştir. | Open Subtitles | قارة تمت صياغتها في سلسلة من التصادمات لا زالت مستمرة حتى اليوم |
| Tüm bu çarpışmalar iki şeye neden oldu. | Open Subtitles | قامت جميع هذه التصادمات بشيئين |
| Dünya'yı oluşturan bu dev çarpışmalar son derece enerji doluydular. | Open Subtitles | هذه التصادمات الضخمة التي كوّنت الأرض |
| Bazen bu çarpışmalar zincirleme bir reaksiyonu tetikler. | Open Subtitles | تعمل هذه التصادمات أحيانًا ...على إثارة تفاعلٍ متسلسل |
| Başkan gömülürken, Avrupa'daki son çarpışmalar da son buluyordu. | Open Subtitles | ومع دفن الرئيس، كانت أخر المعارك في أوروبا تشارف على الإنتهاء |
| çarpışmalar, tek tek atılan mermilerle kazanılır. | Open Subtitles | و المعارك التى تفوز فيها .. رصاصة فى كل مرة |
| Ama en kanlı çarpışmalar genelde kadınlar ve kayınvalideleri arasında yaşanır. | Open Subtitles | لكن أكثر المعارك دموية تشمل النساء و حمواتهن |
| Dünya'nın aksında ve eğiminde meydana gelen ufak değişimler ve serseri yörüngelerdeki küçük dünyalarla zaman zaman gerçekleşen çarpışmalar da öyle. | Open Subtitles | و كذا التغيرات الطفيفة في مدار الأرض و ميلها و الإصطدامات العرضية مع عوالم صغيرة على مدارات مُتشردة. |
| Dünya parçalayan çarpışmalar kaçınılmaz oldu. | Open Subtitles | الإصطدامات المرعبة للعوالم كانت حتمية |
| Egzersizler gerçek çarpışmalar vardır. | Open Subtitles | التمارين هي معارك حقيقية. |
| Eski komutanı dedi Egzersizleri gerçek çarpışmalar vardır. | Open Subtitles | التمارين هي معارك حقيقية. |
| Sonunda, aşina olduğumuz her şeyin tohumları -- gezegenimizin boyutu, güneş sistemindeki pozisyonu ve ögesel bileşimi -- hesaplanamaz derecede büyük, rastgele çarpışmalar serisi tarafından belirlendi. | TED | وبالنهاية، أساس وجود كل شيء نحن على دراية به... وذلك يشمل حجم كوكبنا وموقعه ضمن المجموعة الشمسية، وتكوينه... أمورٌ حددتها سلسلة من الاصطدامات العشوائية التي لا تعد ولا تحصى. |