Eğer bu konuda bana karşı koymayı kesmezsen tüm çocukluğunu bu yerde geçireceksin. | Open Subtitles | إن لم تكفّي عن هذا التحدي، قد تظلين في هذا المكان لبقية طفولتك. |
Maggy, çocukluğunu unuttun galiba. | Open Subtitles | ماجي , يبدو أنكِ بالفعل قد نسيت مرحلة طفولتك |
Yazarın çocukluğunu geçirdiği Aracataca'daki küçük evleri Macondo'nun ana ilham kaynağını oluşturdu. | TED | منزلهم الصغير في أراكاتكا حيث قضى المؤلف طفولته شكّل الإلهام الرئيسي لماكوندو. |
1960'da Haitili bir baba ve Puerto Ricalı bir annenin oğlu Bisquiat, Boerum Hill'de çocukluğunu sanat ve yaramazlık yaparak geçirdi. | TED | باسكيات، الذي وُلد في 1960 لأب هايتي وأم بورتوريكية، قضى طفولته في ممارسة الفن والمشاغبة. |
Onun berbat çocukluğunu bunun için ileri sürdüm. | Open Subtitles | مما يجعلنى اظن ان طفولتها المزرية هى التى جرتها الى هذا |
İnsanın çocukluğunu kardeşleriyle yaşaması kutsal 'Bhagwad Gita' ya da 'Ramayana' gibidir. | Open Subtitles | قضاء طفولة المرء مع الأشقاء شيء مقدس كسرد الباغواد غيتا أو الرامايانا |
Sen çocuksun, Audrey ve çocukluğunu yaşama hakkın var... ve bunun için savaşmalısın. | Open Subtitles | أنتِ طفلة يا أودري و يجب أن تتعاملي مع طفولتكِ و يجب أن تتمسكي بها. |
Nick çocukluğunu anımsadığında anıların seni memnun ediyor mu? | Open Subtitles | عندما تتذكّر طفولتك هل تذكّرك يسرّ إليك؟ |
çocukluğunu kaybetmeyi kim takar ki? Ben takmadım mesela! | Open Subtitles | من يهتم بخسران طفولتك اللعنة أنا لم أهتم |
Freudyen yaklaşımla çocukluğunu öldürdüğünü söyleyebiliriz. | Open Subtitles | ان حللت بالتطرف الفرويدي يمكن أن تقول أنه قتل طفولتك |
Siddy baban senin bütün çocukluğunu doldurdu bu albümlere. | Open Subtitles | في الحقيقة ياسيد , والدك قد خلد.. طفولتك في هذه الصور |
Yani, önce kız arkadaşın, şimdi de çocukluğunu geçirdiğin ev. | Open Subtitles | أقصد بالبداية أمر فتاتك و الآن بيت طفولتك |
Grenada adasında doğumunda köleleştirilmiş olan Christophe, çocukluğunu Karayip adalarının çoğuna taşınarak geçirdi. | TED | في عِداد الرقيق منذ ميلاده في جزيرة غرناطة، قضى كريستوف طفولته متنقلًا بين الجزر الكاريبية المتعددة. |
Sadece bir kaç hatıra ve çocukluğunu yaşadığı bir ev. | Open Subtitles | القليل من الذكريات والمنزل الذي عاش فيه طفولته |
Mutsuz geçen çocukluğunu anlatır, biz de pisliğe acırız. | Open Subtitles | ربما يتحدث عن طفولته التعيسة و ربما نتأثر بهذا المعتوه و يصبح المجني عليه هنا. |
"Aslında Willy Wonka, yıllardır çocukluğunu düşünmemişti." | Open Subtitles | في الحقيقة لم يفكر وانكا بفترة طفولته منذ سنوات |
Avni büyüdükçe, çocukluğunu unutmuş. | Open Subtitles | مع التقدم في العمر , لم تنس أفاني طفولتها |
Demek istediğim, Granny'nin çocukluğunu bildi ve Bobby'i terkettiğini bildi. | Open Subtitles | أَعْني، عَرفتْ حول طفولة الجدّةِ، والتحفة التي تركتها لبوبي. |
Bir canın vücuttan çıkışını izlemek çocukluğunu son derece etkilemiştir. | Open Subtitles | لحظات صعبـة في طفولتكِ تشاهدينها في سكرات المـوت |
Hayat hikâyeni biliyor. çocukluğunu, o kargo konteynerinde gördüklerini. | Open Subtitles | تعرف قصّة حياتكَ، طفولتكَ وما رأيتَه في حاوية الشحن تلك |
Sana çocukluğunu anımsatan bir yere git, | Open Subtitles | و أذهب إلى مكان ما يذكرك بطفولتك |
Onlar patlarken çıkardıkları sesten hoşlanıyor, çünkü bu ona çocukluğunu hatırlatıyor. | Open Subtitles | إنها تحب الصوت الذي تحدثه عندما تتفرقع لأنه يذكرها بطفولتها |
Belki de çocukluğunu doğru düzgün yaşayamadığından. | Open Subtitles | هذا ربّما لأنّك لم تقضي وقتاً كافياً كطفلة |
Bu yüzden biraz meraklandım. Aslında burada durmalıyım çünkü bir şey sormak istiyorum, ve burada Hintli bir çok kişi var tabi ki, çocukluğunu burada geçirmiş bir çok insan var. | TED | أصابني شيء من الفضول. في الحقيقة سأقف هنا، لأني أريد أن أسأل، ولأنه يوجد الكثيرون ممن، من الهنود بالطبع، ممن قضوا جزءاً من طفولتهم هنا. |