Bilgi toplamak için zamana ihtiyacım var. Oraya inmeli ve bazı örnekler toplamalıyım. | Open Subtitles | أنا فى حاجة للحصول على معلومات، يجب علىّ الهبوط إلى هناك وجميع العينات |
Benim gibi yaşlı bir Eisbiber'dan daha iyi örnekler vardır. | Open Subtitles | هناك الكثير من العينات الأخرى أفضل من شخص عجوز مثلي |
Bunlar yaşam boyu iş gücünden hayatta kalabilecek en iyi örnekler. | Open Subtitles | هذه مجرد عينات أولية التي يمكنها النجاة لعُمرِّ كامل من العمل |
Biz de bir laboratuvar kurduk 18 tekerlekli bir karavanın arkasına kurduk laboratuvarı ve onu daha iyi örnekler çıkaracağımız çalışma alanımıza götürdük. | TED | فقمنا ببناء مخبر .. مخبر على قاطرة من 18 اطار .. واخذناه الى موقع التنقيب لكي نحصل على عينات افضل |
Böylece sizlere bu örgütsel ağ adalarından örnekler verdim ama ağlar sadece büyük olduklarında ilgi çekici hale gelirler. | TED | بالتالي هذه الأمثلة التي ضربتها لكم هي هذه الجزر من الشبكات المتداخلة. والشبكات مثيرة للإهتمام إذا كانت هي كبيرة. |
örnekler gösterip duruyorum, herkes var olan şeyleri yeniden kullanıyor. | TED | أواصل عرض أمثلة حيثُ يعيدُ الجميع كل شيء في الموقع. |
Böylece bu fırsatı Jonas'ın tümöründen ve bedeninin diğer kısımlarından örnekler toplamak için kullandım. | TED | ﻟﺬﺍ ﺍﺗﺨﺬﺕ ﻫﺬﻩ ﺍﻟﻔﺮﺻﺔ ﻷﺟﻤﻊ ﺑﻌﺾ ﺍﻟﻌﻴﻨﺎﺕ ﻣﻦ ﻭﺭﻡ ﺟﻮﻧﺎﺱ وايضا بعض العينات من اماكن اخرى بجسده |
doğru soruları sorarak, bu türlerin populasyon büyüklükleri, alt populasyonları ve populasyon yapıları hakkında bilgiler verebiliyorlar. Ama eldeki örnekler çok az. | TED | ويمكنهم ان يطرحوا أسئلة جيدة ويُمكنهم اخبارنا عن التعداد والقطعان والهيكلية لكنهم مُقيدين بنٌدرة العينات |
Bu yoldan bir sürü örnekler aldık ve laboratuvarda test ettik. | TED | و قد أخذنا مجموعة من العينات من هذا الطريق و أخضعناها للاختبار في المعمل |
Sonra örnekler üzerinde eskitme yaptık, üzerlerine birçok yük bindirdik, indiksiyon makinemizde onardık ve tekrar onardık ve tekrar test ettik. | TED | قمنا باستهلاك هذه العينات أخضعناها لأعباء عالية، عالجناها باستخدام آلة التحريض عالجناها و اختبرناها مجددا |
Bu, görülecek yerler veya genetik örnekler az olduğunda, türleri izlememize yardımcı olur. | TED | وهي تساعدنا في تتبع الأنواع في حالة ندرة المشاهدات أو العينات الجينية. |
Radyoaktif örnekler alır ve onları araştırırım. | Open Subtitles | أنا عالم أحيائى إننى أدرس العينات المشعة |
Ve bunu başardık ta. Çok daha iyi örnekler elde ettik. | TED | وهكذا فعلنا .. وحصلنا فعلا على عينات افضل |
Veteriner çağırırsanız, çiftliğinize gelip domuzlarınızın ağız ve burunlarından örnekler alır. | TED | وإن استدعيت طبيباً بيطرياً، هو أو هي ستزور مزرعتك وتأخذ عينات من أنف وفم الخنازير. |
Yani plan toprağı kazmak ve örnekler almak ve bu örnekleri fırına koymak ve gerçekte onları ısıtmak ve hangi gazların çıkacağına bakmak. | TED | إذاً الخطة تقتضي بأن نقوم بحفر التربة و أخذ عينات نقوم بوضعها في فرن و تسخينها و نفحص ما هي الغازات التي ستصدر عنها. |
Ve bu fikir için bariz örnekler havadaki kuşlar. | TED | وأحد الأمثلة الواضحة جدا لتلك الفكرة، هي تلك الطيور هنا. |
İşte bunlar 80 lerin sonundaki aktif sistemlerden bazı örnekler. | TED | هذه بعض الأمثلة من هذا النظام وهو يعمل في أواخر الثمانينيات. |
Ve yan tarafta her zaman gördüğünüzle alakalı size yardımcı olacak örnekler olacak. | TED | وعلى الجوانب سيكون هناك دائمًا أمثلة كثيرة عما تراه تحديدًا، للمساعدة في الإرشاد. |
Kültürel araçları kullanma yetisinin yaygınlaştığı başka radikal örnekler de var. | TED | لديك أمثلة جذرية أخرى حيث القدرة على إستخدام المعدات الثقافية تنتشر. |
Ayrıca sudan aldığımız örnekler tıpkı toprak gibi suyun da besin yönünden zayıf olduğunu gösterdi. | Open Subtitles | تشير العيّنات أنّ الماء فقير كمصدر للغذاء، مثل التربة. |
Bir kaç bin insandan aldığım örnekler, dünyanın dört bir yanında az miktarda insan, | TED | وهي مبنية على عينة من بضعة آلاف من البشر فحسب، وهي تشكل حفنة من سكان العالم، |
Bütün bu elemeler hayvan örnekler üzerinde gerçekleşir. | TED | إن كل تلك التجارب تحدث على نماذج حيوانية. |
Ciddi bir mücadeleydi, ve aslında biyolojiden gözlemlediğimiz örnekler ipuçların çoğunu verdi. | TED | لقد كان تحدياً كبيراً وقد كانت النماذج من الحياة الطبيعية هي التي اعطتنا لمحات عن كيفية العمل على ذلك المشروع |
Bazı bilimsel örnekler almak için geldik. Sizin için bir sakıncası yoksa. | Open Subtitles | نحن هنا لكى نحصل على عيّنات علمية و حسب |
Yani bence onlar çok güzel örnekler keşif ve tasarımda denemeler için. | TED | لذلك، فهم مثال رائع، كما أعتقد، على الاكتشاف و التجريب في التصميم. |
Çocukların doğru tercihlerde bulunmalarına destek olmak için onlara iyi örnekler sunmalıyız. | Open Subtitles | لنساعد الأطفال في الإختيارات الصحيحة فهم يحتاجون قدوة جيدة |
Thomas'ın bu kadınların 11 tanesi ile bağlantılı olduğunu gösteren DNA kanıtımız var. Senin evinden ve 96 yılındaki kulübeden aldığımız örnekler eşleşiyor. Yalan söylüyorsun. | Open Subtitles | لدينا أدلة حمض نووي يربط توماس بـ11 من اولئك السيدات طابقنا عيناته من منزلكِ وتلك البناية الخارجية من عام 1996 أنتِ تكذبين |
- ..."Zillowzilla"? - Doğru örnekler değiller. | Open Subtitles | زيلوزيلا تلك امثله سيئه |
Bunu bulmak çok zor. Belki sizde bazı örnekler vardır. | TED | يصعب الحصول عليه .. ربما يوجد بعض الامثلة عنه |
örnekler alarak WINPAC'deki dostlarına teslim ettim. | Open Subtitles | "يشترى عينه ويرسلها إليكم في "وينباك |