Tek eksikleri, özgürlükleri yok. | Open Subtitles | لا يوجد شئ مثل الحرمان من الحرية ، لكى يقدم لك الإبتهاج |
Onlara özgürlükleri ve saygınlıkları verilmeli suratlarındaki ifadeler, yüreklerindeki aşklar. | Open Subtitles | يجب أن يتم منحهن الحرية و الكرامة و يجب أن يتم أخذ الاعتبار للأفكار التي بعقولهن و للحب الذي يحملنه في قلوبهن |
Onlar dışarıda özgürlükleri için savaşırken biz de içerde onları hayal ediyorduk. | Open Subtitles | بينما كانوا يحاربون لأجل الحرية بالخارج كنا نحلم بها و نحن داخل السجن |
Liberal özgürlükleri çiğneyen demokratik normları umursamayacak, sadece birtakım şeyleri halleden popülist siyasetçileri seçelim . | TED | دعونا نختار شخصا غوغائيا، شعبويا سيتجاهل الديمقراطية، سيدوس الحريات الليبرالية لنتقدم شيئا ما، |
Mali'de gelişen İslam'ın son derece başarılı biçimi, bu özgürlükleri ve bu özünde olan kültürel çeşitliliği kabul ettiği için rağbet gördü. | TED | أصبح الشكل الناجح للإسلام الذي تطور في مالي شائعًا لأنه يقبل هذه الحريات والتنوع الثقافي المتوارث. |
Orada, donmuş nehrin ortasında, Kuzey Korelilerin özgürlükleri için verdikleri mücadele uğruna katlanmak zorunda kaldıkları soğuk havayı ve zorlu koşulları filme alıyorduk. | TED | عندما كنا في منتصف النهر المتجمد، كنا نصور فيلمًا عن ظروف الطقس البارد والظروف البيئية التي يواجهها الكوريون الشماليون عند السعي وراء حريتهم. |
Onlara emekleri için para ödendiği zaman bile erkeklerden düşük ücretlerle çalıştırılıyor ve savunmasız kalıyorlar çünkü ekonomik özgürlükleri yok, ve hayatları devamlı olarak istismar, şiddet ve taciz gölgesi altında sürüyor. | TED | فهن يتلقين راتباً أقل من نفس العمل الذي يقوم به رجل إن كن يتلقين أي راتب من الأساس . ولا يزلن ضعاف لأنه لا يملكن حرية اقتصادية ودائماً يهددن بالاستغلال بالعنف والاساءة |
Bazıları yakalandı, bazıları işkence gördü, bazıları özgürlükleri için savaşırken öldü. | Open Subtitles | بعضهم تم القبض عليه وبعضهم عـُذّبوا والبعض الآخر ضحّوا بحياتهم، في سبيل الحرية |
Bunun ardından bu ülkede bildiğimiz tüm özgürlükleri elimizden alan diğer federal programlar gelecek. | Open Subtitles | مكان عمل الرجل وطُرُق عمله وفي الخلف ستأتي برامج فيدرالية أخرى التي ستغزو كل منطقة من الحرية كما عرفناه في هذه البلاد |
Şunun bilinmesini istiyorum ki İngiliz özgürlükleri prenslerin veya meclislerin imtiyazı değildir. | Open Subtitles | ليكون معلوماً إن الحرية ليست بريطانية وتمنح من الأمراء أو البرلمان |
Özgürlük ve devlet anlayışı hakkındaki ödevlerini teslim etmemiş olanların kendi özgürlükleri kısıtlanacaktır. | Open Subtitles | أولئك الذين لحدّ الآن لم يسمحو بالحرية .. بهذه البلاد . سيجدو فرصة الحرية قد قلّت |
Sizin kaybettiğiniz özgürlükleri. Bu sizi benim kitabımda kahraman yapar. | Open Subtitles | الحرية التي خسرتموها وهذا يجعلكم أبطال فى نظري |
Birleşik Devletler anayasasının verdiği özgürlükleri kullandığı için. | Open Subtitles | يمارس تلك الحرية المعطاة له في دستور الولايات المتحدة الأمريكية. |
Bu da bana kesin yetki özgürlükleri veriyor. | Open Subtitles | و الذي يسمح ليّ أن أجردك من حقوك الحرية. |
Dolayısıyla savaşmalıyız, bu özgürlükleri tekrar ele geçirmek için savaşmalıyız. | Open Subtitles | ولهذا يجب علينا أن نقاتل ونقاتل ونقاتل لنحافظ على هذه الحريات |
Yoksa kadınların erkeklerle aynı özgürlükleri paylaşması gerektiğine mi inanıyorsunuz? | Open Subtitles | أو تؤمن بأن للمرأة نفس القدر من الحريات التى يمتلكها الرجل؟ |
Hayır, gerçek tehlike sivil özgürlükleri askıya almak, | Open Subtitles | لا, الخطر الحقيقى من تعليق الحريات المدنية |
özgürlükleri geri almak amacıyla, birçok kadın kocasının ölümünü bekler. | Open Subtitles | العديد من الوجات ينتظرون حتى موت أزواجهن ليكملوا حريتهم |
Hep özgürlükleri kısıtlıyorlar ve karşılığında fazla bir şey vermiyorlar. | Open Subtitles | دائماً يأخذون حريتهم بعدم تقديم شيء في المقابل |
Hakları, seçme özgürlükleri, ayrımcılığın olmadığı bir özgürlük ve dünyanın en ileri bilgisine erişimleri var mı? | TED | هل لديهم حقوق حرية الاختيار، حرية من التمييز وإمكانية للوصول إلى عالم المعرفة المتقدمة؟ |
Uzun dönemde düşünürsek, tüm evrim süresince, zamanın başlangıcından itibaren, bitkilerin ve hayvanların keşfi ile birlikte, teknoloji, hayatımızın ve beynimizin evriminin gerçekleşmesini sağladı. Bize devamlı olarak sağladığı şey artan farklılıklar. Çeşitliliği ve seçenekleri artırıyor. Tercihleri, fırsatları, olasılıkları ve özgürlükleri artırıyor. | TED | وهكذا، ما أعطته لنا التكنولوجيا، على المدى البعيد، على مدى تطور ممتد، منذ بدء الزمان، عبر اختراع النباتات والحيوانات، وتطور الحياة، تطور الأدمغة، ما يعطينا هذا إياه باستمرار، هو زيادة الفروق. إنها زيادة التنوع. إنها زيادة الخيارات. إنها زيادة الإختيارات، الفرص، الإمكانيات والحريات. |
Adil bir savaştı çünkü siyahlar özgürlükleri için savaştılar | Open Subtitles | هي كَانتْ فقط حرب... ... لأنالشعبالاسودَ كافح من أجل الحريةِ |
WWE şehri kurallarına göre bir suçla suçlanan kişiler ringte özgürlükleri için birbirleriyle mücadele edebilirler. | Open Subtitles | ينص قانون مدينه الدبليو دبليو اي بأن اى شخص متهم بجريمه. يمكنه استكمال ذلك فى حلبه مصارعه كفرصه للفوز بحريتهم. |