| " Gazap üzümleri "gibi mi? geçen gün alışverişe çıkmadan önce almıştım. | Open Subtitles | تحدث عن قيمة العنب لقد إشتريته قبل أن أذهب للتسوق ذلك اليوم |
| Bahçede etrafa bakabiliyor ve yetiştirdiğimiz üzümleri görebiliyordum. | TED | أصبح بإمكانى التجول فى حديقتنا ومشاهدة العنب الذى نزرعه فيها. |
| Ah, hayır, Nuh üzümleri yetiştirip, şarabı icat edip, sarhoş olmuş ve ahırında çıplak kendinden geçmişti. | TED | لكن لا، لقد كان نوح هو من زرع العنب و ابتكر النبيذ، و شرب حتى الثمالة و فقد وعيه في مخزنه. |
| O kuru üzümleri televizyonda gördün mü? Şarkı söyleyip dans edeni? | Open Subtitles | هل رأيت ذلك الزبيب في التلفزيون , ذلك الذي يغني ويرقص ؟ |
| Bektaşi üzümleri gayet iyi durumda. | Open Subtitles | إنّ أشجار عنب الثعلب بخير، شكراً جزيلاً. |
| Kızlar umarım Gazap üzümleri'ni tartışıyorsunuzdur. | Open Subtitles | يا بنات افترض أنكم تناقشون عناقيد الغضب ملاحظة: عناقيد الغضب رواية كتبت بواسطة جون ستينبك في 1939 |
| Yine de İskoçya'da güzel bektaşi üzümleri yiyoruz, değil mi Bay Ruskin? | Open Subtitles | ومع ذلك نستمتع بالعنب الرائع في اسكتلندا اليس كذلك سيد راسكين؟ |
| üzümleri yetiştirip toplayan insanları düşünmeyi severim. | Open Subtitles | أحب أن أفكر بالناس الذين اهتموا ورعوا العنب |
| Bayan Nassrine, amcamın gündelikçisi üzümleri de o eziyordu. | Open Subtitles | السيدة نسرين مريبة منزل عمي كانت تعصر العنب |
| Daha fazla bekleyememişler, ümitsizlik içinde küflenen üzümleri kopartmışlar ve kalanlar ile şarabı yapmışlar. | Open Subtitles | ولم يستطيعوا أن يبقوا أكثر، ففي حالة يأس قاموا بقطف العنب المتعفن من نبتة الكرمة، وصنعوا نبيذاً مما تبقى |
| O üzümleri ezen kızları hiç görmedin mi, böyle... | Open Subtitles | ألم تري من قبل هؤلاء الفتيات الذين يقوموا بعصر العنب |
| üzümleri gerçekten severdim, keşke bana söylemeselerdi. | Open Subtitles | وياليتهم لم يُـخبروني، لأني إعتدت أن أحب العنب. |
| üzümleri ezen kadın her seferinde kovadan aşağı düşüyor. | Open Subtitles | تلك السيدة والدوس على العنب يخرج من دلو في كل مرة. |
| Mesela, üzümleri ne kadar sevdiğimi bilirsin. | Open Subtitles | على سبيل المثال تعرف كم أحب العنب |
| Onunla gidip üzümleri saymama ihtiyacı olabilir. | Open Subtitles | لأنها قد تحتاجني لعد العنب معها |
| Karamelli milföy küçük ahududular, minik Frenk üzümleri, | Open Subtitles | ميل فيولي بالكاراميل, مع الفريزات الصغيرة, و الزبيب الأحمر, |
| Frances, aşçıya kuru üzümleri ıslatmasını söyledin mi? | Open Subtitles | فرانسيس,هل طلبت من اووك ان تنقع الزبيب ؟ - بالطبع يا امى |
| Çünkü sen kuru üzümleri seversin. | Open Subtitles | ولأنك تحب الزبيب على الرغم من أنها عنب |
| Grace'in iş görmeye alışık olmayan kaymak gibi elleri sayesinde. yabani bektaşi üzümleri temizlenince ot ayıklama işi ve genel olarak kasabadaki işler yoluna girdi. | Open Subtitles | بعد بضع محاولات في البرية،أشجار عنب الثعلب الصغيرة أستسلمت للشبح في عنايةِ غرايس ذات الأيدي الناعمة، الغير مدربة بَدأتْ الأشياءُ تزدهر أحوالها بإزالة الأعشاب والبلدة, |
| Gidebilirsin, 40 numara, üzümleri de al. Ağzını tatlandırır. | Open Subtitles | الآن إذهب يا رقم 04 و خذ حبات عنب كشئ حلو في معاناتك |
| Gazap üzümleri'ni bile yazabilirsin, hiç fark etmez. | Open Subtitles | يمكنك كتابه روايه عناقيد الغضب وسوف يضل لا يهم |
| Belki de üzümleri ayaklarıyla eziyorlardır. | Open Subtitles | ربما من هناك يأتون بالعنب |
| Kuru üzüm sevmem, kuru üzümle çıkmayı sevmem Morgan Freeman'ın yüzündeki kuru üzümleri sevmem. | Open Subtitles | ! أنا لا أُحِبُّ الزّبيب ! أنا لا أُحِبُّ مُواعدة الزّبيب |