Bu konuda şaşırtıcı olan, bir karınca sadece bir yıl yaşar. | TED | والشيء المدهش في هذا هو أن النملة تعيش فقط لسنة واحدة. |
Galton'ın şaşırtıcı tespiti, bazı derin sorular getirir: Güzellik nedir? | TED | أثار اكتشاف جالتون المدهش الكثير من الأسئلة: ما هو الجمال؟ |
Bu kısa videoda bana şaşırtıcı gelen bu videoyuyu çekerken Karess'in yurttaşlık hakları hareketi tarihini nasıl anladığı ama onla sınırlı kalmadığını göstermesi. | TED | المذهل في هذا المقطع هو او نحن نلتقط، ظهر أن كاريس كانت تفهم تاريخ حركة الحقوق المدنية و لكنها لم تكن مقيدة بها. |
Onların bunun gibi küçük bir limana yanaşması oldukça şaşırtıcı. | Open Subtitles | إنه من المفاجئ لهم أن يأتوا إلى ميناء صغير كهذا. |
Bu biraz şaşırtıcı, çünkü görme işini düşündüğümüzde, bunu bir kamera gibi düşünüyoruz. | TED | وهذا مثير للدهشة فعلا لأن فكرتنا عن البصر عامة هو إنه مثل الكاميرا |
Öyle olduğunu biliyorum ama bunu bir kalkan olarak kullanman şaşırtıcı. | Open Subtitles | أعلم أنك صريح، لكن تلك صدمة لكي أرى كيف تستخدمها كدرع |
Sağ olun yönetmen bey, çok şaşırtıcı bir başlangıçtı, değil mi? | Open Subtitles | شكراً لك أيها المخرج لقد كان يوماً مفاجئاً تماماً أليس كذلك؟ |
Bu onları kendimizden uzaklaştırıp bize sunabilecekleri şaşırtıcı mekanları görmekle ilgili. | TED | ولكن بدفعها وأن نرى الأماكن المذهلة التى سنصل إليها |
Üniversitesinde Fabian Monrose'nin laboratuvarında yaptıkları ve baktığınızda sezgisel bir şey ama şaşırtıcı türde. | TED | كان هذا مختبر فابيان مونسورس في جامعة كارولينا الشمالية، وما فعلوه كان شيء بديهي بمجرد رؤيته، لكن فيه نوع من المفاجأة. |
Çok şaşırtıcı bir şekilde, bazı kokuları çok seviyor. Ucuz kolonya gibi. | Open Subtitles | المدهش أيضاً هو انجذابه لروائح شتى، صدّقوا أو لا تصدّقوا، العطور الرخيصة. |
Ama şimdi onu umursamıyorum bile. Sonraki sabah, Şöyle şaşırtıcı bir şey oldu. | Open Subtitles | لكن الآن، لا أهتم بها إطلاقا فى الصباح التالى، حدث ذلك الشىء المدهش |
şaşırtıcı olan ise yalnızca yüzleri tanıma zarar görmüştür. Onun dışında her şey yolundadır. | TED | الأمر المذهل هو أنّ التعرّف على الوجوه فقط يتعطّل بينما بقية الوظائف بخير. |
Daviana hakkında şaşırtıcı olan şey ise her hafta zamanını hiç tanımadığı insanlara ayırmasıdır. Bu insanlar onun ne çevresinde, bölgesinde hatta ülkesinde bile değiller -- belki de hiç tanışmayacaklar. | TED | المذهل في دافينيا. إنها مستعدة أن تبذل جهد كل أسبوع. لتساعد أناس غرباء: أناس ليس لها بهم علاقة، ليسوا جيرانها ولا مدينتها ولا حتى في بلدها. أناس غالبا لم تقابلهم قط. |
Bu inancın Reformasyondan sonra hayatta kalabilmiş olması çok şaşırtıcı. | Open Subtitles | من المفاجئ نوعاً ما أن الفكرة نجت من عمليّة الإصلاح |
Bilbao'ya gidince binanın şehirdeki yeri şaşırtıcı geldi. | TED | المفاجئ في بلباو كان في موقعه بالنسبة للمدينة |
Tüm insanlık tarihinin en etkili bazı matematikçileri ve bilim insanları da konuya, genellikle şaşırtıcı şekillerde, dâhil olmuşlardır. | TED | والبعض من أكثر علماء الرياضيات تأثيرًا على مر التاريخ قد أتفق في الرأي في هذه القضية بطرق مثيرة للدهشة |
böylece çok şaşırtıcı sonuçtur bu ve biz bunu gördüğümüz zaman gerçekten şok olduk | TED | وهذه نتيجة مدهشة، إذ كانت صدمة حقيقية لنا عندما توصلنا إليها. |
Beyinlerin bazılarında bilim insanları şaşırtıcı bir şeye rastladılar. | TED | في بعض هذه الأدمغة، اكتشف العلماء شيئاً مفاجئاً. |
Sizlere... vücudunuzun yaşayan kumaşını oluşturan şaşırtıcı moleküler makineler göstereceğim. | TED | ما سوف أريكم إياه هو الآلات الجزيئية المذهلة التي تقوم بصناعة الألياف في جسد الانسان |
Ama gerçekten en şaşırtıcı olan, ormanın içinde bağlantı olmasıydı. | TED | المفاجأة الحقيقية، وهي شيء كبير، أنه كان هناك تواصل في الغابة. |
Bu kadar çok ihtiyatlı birinden bunun çıkması çok şaşırtıcı. | Open Subtitles | قصتها صريحه جدآ مما يفاجئني أنه يأتي من شخص كتوم |
Senin kadar sevimli birinin bu denli itici olması çok şaşırtıcı. | Open Subtitles | يدهشني أن يكون شخصا في مثل فتنتك متلاعبا إلى هذا الحد |
Gördüklerinizden sonra berbat olmamanız çok şaşırtıcı. | Open Subtitles | أنا مندهش من أنكما لم تتأثرا لرؤية ما حدث |
Tam tersine, asıl şaşırtıcı olan, ...benim gibi bir adamın, ...yaşadığı bütün o yıllar boyunca, hayata seyirci kalıp, ...kensinde olan büyük gücü keşfedememiş olması, ama... | Open Subtitles | على العكس من ذلك، ما يثير الدهشة هو أن رجلا مثلي يمكن أن يبقى طيلة هذه السنوات يشاهد الحياة بصفة متفرج |
şaşırtıcı bir durum, yılın bu zamanında bir adamın halısına kan akıtıyorum. | Open Subtitles | ياله من أمر صادم, أن أنزف على سجادة رجل تافه في هذا الوقت من السنة. |
Zekası sayesinde, Kral olan bir adamın buraya yalnız gelecek kadar aptal olması çok şaşırtıcı. | Open Subtitles | بالنسب لرجل ، قد أصبحت حكمته أعجوبة على الأرض فإنك تبدى نقص مستغرب منه فيها بالمجئ إلى هنا بمفردك |
Bu yarışmayı yürütürken öğrendiğim en şaşırtıcı şey, şu anda bazı bilim adamlarının doğrudan dansçılarla çalışıyor olmasıdır. | TED | اكثر شيء مفاجيء تعلمته خلال اداره تلك المسابقه انه الان يوجد علماء يعملون مع الراقصين بشكل مباشر لشرح ابحاثهم. |