- Dinle, eğer bundan kurtulamazsak, teşekkürler. - Bir şey değil. | Open Subtitles | اسمع إذا نحن لم ننجو من هذا شكرا على الرحب والسعة |
Sikeyim "Teşekkürler"i. Sikeyim "Bir şey değil"i. Aramızda lafı olmaz. | Open Subtitles | اللعنة ، أشكرك ، على الرحب والسعة إنه أنا وأنت |
- Eminim hiçbir şey değil, ama şunlardan biraz bulduk. | Open Subtitles | أنا متأكد أنه لا شيء لكننا وجدنا مجموعة من هذه |
- Bir şey değil. Sadece... Crewson'ların kızının yardıma ihtiyacı olabileceğinden endişeliyim. | Open Subtitles | لا شيء ، لكنني أخشى أن تكون تلك الفتاة في حاجة لمساعدتنا |
Hayır hayır, öyle bir şey değil. Ondan aldığınız plastik şey bana gerekiyor. | Open Subtitles | لا لا الأمر ليس كذلك أنني فقط اريد العلبة البلاستيكية التي أخذتها منه |
Hayır. Bu Stanford'a gidecek birinden beklediğim bir şey değil. | Open Subtitles | لا,هذا ليس ما أتوقعه من شخص سوف يعلو شأنه هنا |
Bir şey değil. Umarım tekrar yaparız. | Open Subtitles | على الرحب والسعة أتمنى لو نعمل معاً ثانيةً |
- Borcum olsun Doug. Teşekkür ederim. - Bir şey değil. | Open Subtitles | ادين لك يا دوج ، شكرا - على الرحب والسعة - |
Teşekkürler. Bir şey değil, Efendim. | Open Subtitles | علي الرحب والسعة سيدي سنكون هناك خلال عدة دقائق |
- Şey, teşekkürler, Henry, sanırım. - Bir şey değil. | Open Subtitles | ـ شكراً يا ـ هنري ـ ـ على الرحب والسعة |
- Bir şey değil. İş nasıl geçti? - Sıkıcı. | Open Subtitles | - على الرحب والسعة , ما هي أخبار عملكي ؟ |
Biz sadece kod yazıyoruz. Önemli bir şey değil yani. | Open Subtitles | إنه أتفه من التفاهة ذاتها، لا شيء مميز في الأمر |
Endişelenecek bir şey değil. Aslında parkı da biraz genişletecek. | Open Subtitles | لا شيء يستوجب القلق في الحقيقة ذلك سيحسّن المتنزّه كثيراً |
Aslında pek bir şey değil.Sadece, bayan stajyer doktorlarıyla fazla flört ettiğimi düşünüyordu. | Open Subtitles | لا شيء ، بجدّيّة ، ظنّت فحسب أنني أغازل كثيراً الطبيبات المقيمات كثيراً |
Birleşik Devletler Başkanı'nın büyük kayıp aşkı bir fahişeden başka bir şey değil. | Open Subtitles | الحب الكبير خسر رئيس الولايات المتحدة. انت لا شيء أكثر من مجرد عاهرة. |
-O kadar önemli bir şey değil. -Biraz penisilin halleder. | Open Subtitles | الأمر ليس بهذه الأهمية عدة حقن من البنسلين ستعالج الأمر |
Ama, bilirsin, arkadaşlarım... Yani bu hep yaptığım bir şey değil. | Open Subtitles | ولكن تعلمين,أن أصدقائي,حسناً إنه ليس ما أعمله |
Genelde insanların üstünde olabilecek bir şey değil, değil mi? | Open Subtitles | حسناً هذا ليس شيء يمشي حوله العوام أليس كذلك ؟ |
Kontrolden çıkmış zengin çocuklar çiftliğinden başka bir şey değil. | Open Subtitles | ..لا شئ سوى حمل قلم لأجل الأطفال الأثرياء فاقدي السيطرة |
Barbekü yapacağız, büyük bir şey değil. Gelmek ister misin? | Open Subtitles | إنّه مجرّد حفل شواء, ليس أمراً مهماً هل ترغبين بالمجيء؟ |
Kapıyı ardına kadar açık gördüm. Bugünlerde pek akıllıca şey değil. | Open Subtitles | ، رأيت الباب مفتوحاً . أنه ليس شيئاً حكيماً تلك الأيام |
Mistik güçler yüzünden ölmüş birini dirilttin. Bu aynı şey değil. | Open Subtitles | لقد أنهضتي واحدة مقتولة بواسطة قوي غامضة ولكن هذا ليس المثل |
Kız bilmiyorum. O ikisi üşütükten başka bir şey değil. | Open Subtitles | لا اعلم يا اختي, هذان الاثنان لاشيء لكن ازدواج نادر |
Beni aşar. Bu tek başıma halledebileceğim bir şey değil. | Open Subtitles | هذا بعيد عني، إنه شيء لا يُمكنني التعامل معه بمفردي. |
Maaştan bahsetmiyorum, maaş benim için en önemli şey değil. | Open Subtitles | أنا لا أعني الراتب. المال ليس الشيء الأكثر أهمية لي |
Buralarda olabilecek bir şey değil bu iş, anlarsın ya? | Open Subtitles | انه ليس من نوع الامور التي تحدث هنا انت تعلم؟ |
Bu ebeveynelerinin ya da öğretmenlerinin onlara söylediği bir şey değil. | TED | إنه ليس الأمر الذي يخبرهم به والديهم، أو يخبرهم به مدرسيهم. |
Ama bu kötü bir şey değil. Bir çocuk vardı. Nedendir bilmem. | Open Subtitles | ولكنه ليس شيئا سيئا لقد كان هناك ولد, لا أعرف ما مشكلتة |