Sakın endişelenme. Bir şeyin yok. Sadece ufak birkaç sıyrık. | Open Subtitles | لكن لا تقلقي، أنت بخير لديك بعض السحجات المتوسطة فحسب |
Tamam dostum, bir şeyin yok. Kendini yukarı doğru kaldırabilir misin? | Open Subtitles | حسناً يا صاح، أنت بخير الآن هل تستطيع رفع نفسك ؟ |
Sadece bir cilt yanığı. Bir şeyin yok. | Open Subtitles | نعم أنت بخير مجرد جلد محروق سوف تكون بخير |
Dert edecek hiçbir şeyin yok. Sadece set sayısı. Hayatın gibi değil. | Open Subtitles | لا يوجد لديك ما تقلق بشأنه انها فقط نقطه البدايه , انها ليست كحياتك |
Taşlar birazdan yerine oturacak. Şükürler olsun bir şeyin yok. | Open Subtitles | سيصبح الأمر واضح حالا حمدا لله , انت بخير |
Harika. Hayatın boyunca ilaç içmek zorunda kalman haricinde bir şeyin yok. | Open Subtitles | ستحتاج لدواء لبقية حياتك عدا ذلك، أنت بخير |
Bir şeyin yok. Bir şeyin yok. Bir şeyin yok. | Open Subtitles | لا بأس , لا بأس بهذا , أنت بخير , أنت بخير لا بأس , أنت بخير |
Test sonuçların bir saat kadar önce geldi. Bir şeyin yok. | Open Subtitles | لقد ظهرت نتائج فحوصاتك منذ ساعةٍ تقريباً أنت بخير |
Tut bunu, tut. Tamam iyisin. İyisin, bir şeyin yok. | Open Subtitles | هنا ، هُنا خذي ، أنت بخير .أنتبخيرأنت بخير. |
Bir şeyin yok. Sadece biraz yardıma ihtiyacın var. Dokunma bana. | Open Subtitles | أنت بخير, فقط تحتاجين للمساعدة لا تلمسني. |
Bir şeyin yok. Sadece biraz yardıma ihtiyacın var. Dokunma bana. | Open Subtitles | أنت بخير, فقط تحتاجين للمساعدة لا تلمسني. |
Hah şöyle. Şükürler olsun. Bir şeyin yok, baba. | Open Subtitles | ها أنت ,شكرا لك هل أنت بخير يا أبي |
Eğer dediğin doğruysa ve masumsan, öyleyse korkacak bir şeyin yok demektir. | Open Subtitles | اذا كان ما تقوله حقيقيا اذا انت بريء و ليس لديك ما تخاف منه |
Eğer dediğin doğruysa ve masumsan, öyleyse korkacak bir şeyin yok demektir. | Open Subtitles | اذا كان ما تقوله حقيقيا اذا انت بريء و ليس لديك ما تخاف منه |
Coudair haklı. Ona verebilecek hiçbir şeyin yok. Wheaton'ın her şeyi var. | Open Subtitles | كودير علي حق ، ليس لديك ما تمنحه لها ، ويتون لديه كل شيء |
Bir şeyin yok, Malaya. | Open Subtitles | انت بخير, مالايا , دعونا نقوم بتوصيلها, من فضلكم. |
Ölmeyeceksin, bir şeyin yok. İyiydin. | Open Subtitles | نحن سنموت لن تموت انت بخير انت جيد |
Hayır, o saçmalığı çalma. Başka bir şeyin yok mu? | Open Subtitles | كلا، ليس تلك التفاهات، ألا تملك شيئاً آخر؟ |
Burayı tamamen taradık. Hiçbir şeyin yok. | Open Subtitles | لقد مشّطنا هذا المكان، ليس لديك شيء هنا.. |
Senin gibi ayaktakımı korkusuz olabiliyor çünkü kaybedecek hiçbir şeyin yok. | Open Subtitles | لان ليس لديك شئ لتخسره لكن ليس أنا لدي حياه بنيتها |
Bana söyleyecek bir şeyin yok mu Cal? | Open Subtitles | ألا يوجد لديك شيئاً لتقوله لي، يا كال؟ |
Söyleyecek hiçbir şeyin yok, değil mi? | Open Subtitles | ليس لديكِ ما تقوليه، أليس كذلك؟ |
Seni belli ki gücendiren bir şey için senden özür diledim ve bana söyleyecek bir şeyin yok? | Open Subtitles | أنا فقط إعتذرتُ لعَمَل الشيءِ الذي على ما يبدو آهانَك، وأنت لَيْسَ لَكَ شيء للقَول لي؟ |
Söyleyecek hiçbir şeyin yok mu? | Open Subtitles | أليس لديكَ شيء للقولِ؟ |
Kaybedecek bir şeyin yok. | Open Subtitles | لا شيء لديك لتخسره |
Doğru. Benim her şeyim varken senin hiçbir şeyin yok diye değil mi? | Open Subtitles | صحيح، لأنّي أملك كلّ شيء ولا تملكين شيئاً |