Bu tip şeylerde uzun süre yoğunlaşmak sizi konuyu kanıksama eğilimine sokuyor. | Open Subtitles | التعرض لمده لهذه الاشياء. سيعطيكي قدره علي التحليل و الفهم لهذا الموضوع |
Böyle şeylerde iyi değilimdir ama bu önemli ve biraz tuhaf. | Open Subtitles | لست جيداً بهذه الاشياء و لكنه أمر مهم و غريب قليلاً |
Tanrım, bu çok komik bu şeylerde berbat biri olmam, tekliflerde çünkü tanıştığımız günden beri düşündüğüm tek şey bu. | Open Subtitles | يا إلهي، من المثير للسخرية أني سيء جدا في هذا أمور التقدم للخطبة. لأنه كل ما كنت أفكر بالقيام به |
Seninle aynı fikirde olmadığım Ron Donahue ve dev spatula gibi şeylerde bile. | Open Subtitles | ومن بينها أمور لا أتفق معك فيها مثل موضوع رون دوناهيو والممسكة العملاقة |
İşte bu, henüz bizim bile düşünmediğimiz şeylerde hiçbir şey söylememektir. | TED | هذا ناهيك عن الأشياء التي لم تخطر على بال أحد بعد. |
Eğer çıkıyorsak, bunun gibi şeylerde sana yardım etmem gerekmez mi? | Open Subtitles | إن كنا نتواعد ألا يجب علي أن أساعدك بأشياء مثل هذه؟ |
İşte, ben senin adamınım... ama çalma veya şarkı söyleme gibi şeylerde... kendi kendimeyim. | Open Subtitles | في العملِ، .. اناعاملك. لكن في الأشياءِ مثل اللعب ..والغناء. |
Ve hatayatta bütün bu yüzen uçuşan şeyler bu sorudan geçer, ve bu şeylerde olan şeyler ilişkilenmeye başlar. | TED | وكل الاشياء التي نعتبرها حطام في الحياة تمر هذا السؤال ,وما حدث في هذه الاشياء بعينها اصبحوا مترابطين |
Tabi ki, diğer fizikçiler ve ben bu tür şeylerde çalışırken, matematik karanlık labirente benzetilebilir. | TED | طبعا عندما يقوم الفيزيائيون مثلي بدراسة هذه الاشياء.. باستخدام علم الرياضيات، الحساب قد يكون شبيه بالمتاهة المظلمة. |
Böyle şeylerde seni içeri sokacak insanlar tanıyor olman gerek. | Open Subtitles | أنت يجب أن تعرف ناس لسندّك في ذلك النوع من الاشياء أعرف |
Tanrıya şükür, bu şeylerde konuşamayan normal biri daha diye düşündüm. | Open Subtitles | ثم قلت , الحمد للة هناك شخص طبيعى لا يعرف ان يندمج مع مثل هذة الاشياء مثلى |
Seni seviyorum ama bu tür şeylerde ne kadar iyi olduğunu da bilmek istiyorum | Open Subtitles | أنا أحبك و لكن أريد أن أعرف أنه يمكنني أن أثق بك بهذه الاشياء |
Görünen o ki, başka şeylerde de oluyor. | TED | وقد اتضح أن ذلك يحدث في أمور أخرى أيضاً |
Böyle şeylerde şansım pek yaver gitmez. | Open Subtitles | لم أحصل على كثير من الحظ الجيد في أمور مثلك ذلك. |
Sürat koşusunda, mekik çekmede engelli koşuda, barfiks çekmede ve şınav çekme gibi şeylerde. | Open Subtitles | .. أمور مثل العَدو و تمارين البطن تمارين العُقلة الثابتة و قفز الحواجز و تمارين الضغط ــ |
Bugün, polislerin küçük şeyler hakkında yalan söylediğine inandırdık yarın da büyük şeylerde yalan söylediklerine inandıracağız. | Open Subtitles | اليوم نجعلهم يفكرون بأن الشرطة كذبوا بشأن أمور بسيطة، وبحيث أن نقوم غداً بجعلهم يرون أن الشرطة كذبوا بشأن أمور كبيرة. |
Bunun gibi şeylerde hemfikir oldukları için çok iyi arkadaşlar. | Open Subtitles | هن صديقتين مقربتين لأنهن يتفقن على أمور كهذه |
Kanaatim şudur, dün gece söylediği bazı şeylerde tamamıyla İvanka etkisi vardı. | TED | أعتقد أن بعض الأشياء التي قالها أمس أنه ألقى بـ إيڤانكا عليهم. |
Ben sadece bu tip şeylerde nasıl hissettiğimi anlamanızı isterim. | Open Subtitles | إننى فقط قد أردتك أن تفهم شعورى تجاه هذه الأشياء |
Bir şeyleri yapmaya niyetlenebiliyor ve dünyada yaşanan şeylerde parmağımız olabiliyor. | TED | هناك تجارب نية القيام بأشياء وأن تكون السبب فى أشياء تحدث فى العالم. |
Bazı şeylerde oldukça iyisin. | Open Subtitles | كاي: أنت ' إعادة جيدة جداً في بَعْض الأشياءِ : |
Bilirsin, o bu tip şeylerde hep iyiydi. | Open Subtitles | أنت تعلم,أنها كانت دائماً جيدة فى التعامل مع مواقف كهذه. |
Hafiz Esad'ın Suriye'yi kontrol altına almasıyla başladı. Ülkenin, buğday ve arpa gibi şeylerde kendine yetebiliyor olmasını istedi. | TED | عندما تولى الأسد مقاليد الحكم في سوريا، فقد قرر حينها أنه ينشد الإكتفاء الذاتي في أشياء مثل القمح والشعير. |
Bu adam bu tür şeylerde uzmanmış. | Open Subtitles | هذا الرجل يفترض بأنه كانت خبير في هذا النوع من الشيء. |