| Belki de bu hiç fena olmazdı. O kardeşime aşıktı. | Open Subtitles | ربما لم تكن فكرة سيئة، فقد مغرماً بها كما ترى. |
| O da sana aşıktı, değil mi? | Open Subtitles | كانت مغرمة بك أيضا، أليس كذلك؟ |
| İlk günden beri sana aşıktı. Bilmemenin imkanı yok. | Open Subtitles | لقد كان مغرم بكِ منذ اليوم الأول من المستحيل أنكِ لم تعرفي هذا |
| Lawrence Hammond'ın eşine aşıktı, ve sen bunu biliyordun. | Open Subtitles | هو كَانَ عاشق للورانس زوجة Hammond، وأنت عَرفتَه. |
| aşıktı ama aşık olduğu adam deli çıktı onu terk etti. | Open Subtitles | و كانت واقعة في الحب و لكن حبيبها كان مخبول . و قد هجرها |
| Camden onun çok sevdiği bir yerdi. Oraya aşıktı. | Open Subtitles | احبت كامدن احبت ذلك المكان هناك |
| Yani, Çine ait olan her şeye aşıktı, dostum. | Open Subtitles | هذا يعنى انه كان عاشقا لكل الأشياء الصينية يا صديقى |
| Geiger'a gitmişti çünkü Carmen'e aşıktı. | Open Subtitles | ذهب إلى منزل (غايغر) لأنّه كان مغرماً بـ(كارمن). |
| Ama o aşıktı. | Open Subtitles | لكنه كان مغرماً |
| Justin Prentiss, Cassie'ye aşıktı ve senin kızı istismar ettiğini öğrendi... | Open Subtitles | هي أنّ (جاستن برينتِس) كان مغرماً بـ (كاسي) -و اكتشف بأنكَ تقوم بالإساءة إليها |
| Sanırım kız arkadaşım ona aşıktı. Her intörn gibi. | Open Subtitles | واعتقد أن حبيبتي كانت مغرمة به - مثل جميع المتدربات - |
| Isabel Jack Renauld'ya aşıktı. | Open Subtitles | اذن ايزابيل كانت مغرمة بجاك |
| Sarah bana aşıktı ve benim de ona karşı hislerim vardı, ama benim araştırmama olan saplantım ilişkimizi mahvetti. | Open Subtitles | كانت (سارة) مغرمة بي وأبديت مشاعراً تجاهها أيضاً لكن ولعي ببحثي أفسد علاقتنا |
| oğlum haftaya 20'sine girecekti ve ona aşıktı. | Open Subtitles | سيكون بعمر العشرين الأسبوع القادم وهو مغرم بها. |
| Onun partideki davranışı koruyucuydu ve o kıza aşıktı. | Open Subtitles | تصرفه في تلك الحفلة للحمايه .وهو كان مغرم بها |
| Charlie ona aşıktı, o ise, Ryan'a. | Open Subtitles | تشارلي عاشق لها. هي عاشقة لرايان. |
| Sen Megan'a aşıktın, o da, bir köpek olan Ryan'a aşıktı. | Open Subtitles | 81 أنت عاشق لمايجن، الذي عاشق لرايان، الذي a كلب. |
| Onlardan biri Colorado'lu çocuğa aşıktı ve o şu kapının diğer tarafında olabilir ama benim tek düşünebildiğim diğer pantolonumu giymiş olmam gerektiği. | Open Subtitles | في حياتي, واحدة منهم كانت واقعة في حب فتى كولورادو وربما يكون في الجانب الآخر من هذا الباب |
| - Anna, Jake'e aşıktı. | Open Subtitles | لقد احبت (انـّا)(جيك) |
| Tanrım, inanılmaz bir aşıktı o. | Open Subtitles | رباه، لقد كان عاشقا لا يصدق. |
| Sanırım o da ona aşıktı. | Open Subtitles | أعتقد أنه كان في حالة حب معها أيضا. |
| Ne yazık ki o, Marie adlı, dişleri seninkilere benzeyen bir kıza aşıktı. | Open Subtitles | لسوء الحظ كان يحب فتاة إسمها ـ(ماري)ـ لديها أسنانك |
| İkisi de birbirine aşıktı, gerçekten aşık. | Open Subtitles | اثنين من الاشخاص كانا يحبان بعضهما واقعان في الحب فعلاً |
| İlk gördüğü andan itibaren ona aşıktı. | Open Subtitles | كان واقعا بحبها من اللحظة الذي رآها فيها |
| O zamanlar daha öğreniyordun. Manda sana aşıktı. | Open Subtitles | كنت مازلت تتعلمين, موزى كان واقع فى الحب معك |
| Gay, ergenlik döneminde ona feci aşıktı. | Open Subtitles | "جاى" وقع فى حبها عندما كان مراهقا. |
| Ayrıca o bana aşıktı. | Open Subtitles | إضافةً، لقد كان معجباً بي للغاية |