| Bu sürede sizden ailenizle birlikte burada kalmanızı rica edeceğim. | Open Subtitles | ,في غضون ذلك سأضطر لأطلب منك ومن عائلتك البقاء هنا |
| Ama ailenizle evinizde geçirmek varken benimle uğraşarak harcıyorsunuz zamanınızı. | Open Subtitles | وتفضل التنافس معي اكثر من البقاء في منزلك مع عائلتك |
| ailenizle ve sevdiklerinizle şu anda konuşulması ve şu anda düşünülmesi gereken şeyler var. | TED | هناك أشياء يتوجب عليك الحديث عنها والتفكير فيها الآن مع عائلتك وأحبائك |
| ailenizle ve arkadaşlarınızla olabilir. Üç nota duyacaksınız. | Open Subtitles | تخيلوا أنفسكم هناك مع عائلاتكم وأصدقائكم |
| Markete gidebileceginiz, ailenizle tatile gidebileceginiz, çocuklarinizin çikolata yiyebilecegi günleri görebiliyoruz. | Open Subtitles | نحن نتطلّع ليوم يمكنكم فيه زيارة محل بقالة و أن تأخذوا عائلتكم في نزهة حيث يمكن لأطفالكم تذوق الشكولاتة |
| Yarın sabah, ailenizle birlikte kahvaltı yaparız diye umuyorum ben. | Open Subtitles | الآن إسمع، أتمنّى منك وعائلتك ستتمكّنون لتناول الفطور معي غدًا صباحًا. |
| Hem ailenizle bir gece geçirmenin bizim iyiliğimize olacağına pek inanmıyorum. | Open Subtitles | و لا اظن أني أبالغ في الحماية لقول أن قضاء ليلة مع عائلتكِ ليست في مصلحة ابنتي |
| ailenizle çok iyi vakit geçirdim. -O kadar iyiydi ki hayal sandım. | Open Subtitles | كان وقتى مع أبويك مذهلا إعتقدت أنى تخيلت الأمر كله |
| Arkadaşlarınızla ve ailenizle iletişim kurmak için verdiğiniz veri daha sonrasında siyasi bir sistemde kullanılmıyor. | TED | فانت لا تقدم بيانات تواصلك مع عائلتك وأصدقائك ثم يتم استغلالها لأجندة سياسية. |
| ailenizle öğle yemeği yediğiniz piknik masası, partnerinizle yaptığınız romantik yürüyüş için pek uygun olmayabilir veya iş arkadaşınızla yapacağınız iş konuşması için. | TED | لذلك قد لا تكون طاولة النزهة حيث تتناول الغداء مع عائلتك مناسبة للمشي الرومانسي مع شريك أو الحديث مع بعض الزملاء في العمل. |
| Tükenmiş ailenizle konuşma fırsatımız olduğu için memnunum. | Open Subtitles | أنا مسرور لأنني قد سنحت لى الفرصة للحديث عن عائلتك بالمناسبة |
| Siz ve ailenizle tanışmak isterim. Akşam yemeğine gelebilir miyim? | Open Subtitles | ،أوّد مقابلتك أنتِ و عائلتك للعشاء مثلاً ؟ |
| ailenizle yaşamın tadını çıkarın. | Open Subtitles | خذ عائلتك واستمتع بالحياة الإرهابيون يفعلون كل شئ باستطاعتهم |
| Tamamıyla yabancılarla dolu bir masada oturup, yine de ailenizle berabermiş gibi hissedebiliyorsunuz. | Open Subtitles | تجلس على طاولة مليئة بالغرباء ومع ذلك تشعر أنّهم عائلتك |
| ailenizle birlikte içeri girmeden önce çıkmasını bekleyeceğiniz bir adam. | Open Subtitles | هذا النوع من الرجال الذى تنتظره أن يخرج قبل أن تدخل أنت و عائلتك |
| Pek çok şey. Bu bilgileri, arkadaşlarınızla, ailenizle ve hatta yabancılarla paylaşın. | Open Subtitles | أى شئ، شارك هذه المعلومات مع أصدقاء، غرباء أو عائلتك |
| ailenizle ve arkadaşlarınızla olabilir. | Open Subtitles | تخيلوا أنفسكم هناك مع عائلاتكم وأصدقائكم |
| Ama esas başarımız, müzik grubumuz, çünkü eğer bir bebek doğarsa, müzik çalıyoruz, yani herkes ailemiz ve ailenizle problem yaşamak istemezsiniz. | TED | ولكن بالطبع النجاح الحقيقي هو جمعنا لأنه إذا ولد طفل ، سوف نمرح، لذا كل شخص هو من عائلتنا وأنتم لا تصنعوا المشاكل مع عائلتكم. |
| Önemli olan hediye değil, arkadaşlarınız ve ailenizle vakit geçirmek. | Open Subtitles | وهذا لا يتعلق بالهدايا هذا يتعلق بقضاء الوقت مع اصدقاء وعائلتك |
| Muhtemelen eve gidip , ailenizle katilacaksiniz | Open Subtitles | أنتِ ربّما في عجلة للوصول إلى البيت. إلى عائلتكِ |
| ailenizle yaşamanıza gerek yoksa hayatınız rayında demektir. | Open Subtitles | لا مجال لأن يكون إنتقالك للعيش مع أبويك... علامة على أن حياتك... تسير على المسار الصحيح |
| Oceanside Sağlık Merkezinde, bizim ailemiz sizin ailenizle ilgilenecektir. | Open Subtitles | تهتم بعائلتك أنا فعلا اريد علاوتي الشيك,سام اريد العلاوه نعم سام شيك العلاوه |
| Sizi seven ailenizle kalın. | Open Subtitles | إبقَ هنا مَع عائلتِكَ الذي يَحبُّك. |
| Sevgili beyaz ırk, Şükran Günü ailenizle tanışmaya beni eve götüremezsiniz. | Open Subtitles | أيها البيض الأعزاء، لا، لا يمكنكم اصطحابي إلى المنزل للقاء أهلكم في عيد الشكر. |