| - İçkiye alışkın değil galiba. | Open Subtitles | يبدو أنه غير معتاد على شرب الخمر. |
| Emir almaya alışkın değil. | Open Subtitles | القائد غير معتاد على تلقي الأوامر |
| - Bak bazılarımız böyle durumlara alışkın değil. | Open Subtitles | -اسمع ... بعضنا غير معتاد على مثل هذه الأمور |
| Beni iki günden daha fazla üst üste görmeye alışkın değil. | Open Subtitles | ليست معتادة على رؤيتي أكثر من يومين متتاليين |
| alışkın değil sadece. | Open Subtitles | إنها فقط ليست معتادة على ذلك. |
| O bu seviyede dövüşmeye alışkın değil. | Open Subtitles | هو ليس معتاد على هذا المستوى , مفهوم؟ |
| Grundy, şöhret baskısına alışkın değil. | Open Subtitles | (غراندي) ليس معتاد على ضغوط الشهرة |
| Böyle şeylere alışkın değil ve sen ödünü patlattın! | Open Subtitles | إنها غير معتادة على هذا العمل وأنت تقتلها خوفاً هكذا |
| Ya da onun kadar güçlü. Ve buna alışkın değil. | Open Subtitles | أو بمثل قوتها، وهي غير معتادة على ذلك |
| - Bu işe alışkın değil. | Open Subtitles | -إنها ليست معتادة على هذا |