Ambar sen olmalısın, bu adam seni çok seviyor, gece boyunca ağlayıp; | Open Subtitles | أنتى أمبار هذا الرجل يحبّك طوال الليل هو حقا كان يبكي ويقول، |
Ambar Melbourne sever ve kalmaya karar verir. | Open Subtitles | وقعت أمبار في حبّ ميلبورن قرّرت البقاء و |
Belki de Ambar yerine bu gece burada kalmalısın. | Open Subtitles | ربما ينبغي أن تنامي هنا بدلاً من الحظيرة |
Her gün bu ton balıkları, bunun gibi maviyüzgeçler, odun gibi istifleniyorlar, Ambar ambar depolanıyorlar. | TED | وفي اليوم الواحد كل هذه التونة ، ومثل هذه ذات الزعانف الزرقاء ، مكدسة فقط على المستودع مستودع بعد المستودع. |
Dünyamız, kaynaklarımız için bir Ambar olmaktan öte, yemek olarak adlandırdığımız bir paylaşımın küresel coğrafyasıdır. | TED | لكن أكثر من مجرد مخزن لمواردنا. إنه كذلك الجغرافيا الكوني للتواصل الذي نسميه وجبة عشاء. |
Çiftliğimizde, büyük büyükannemin inşa ettiği büyük, güzel bir Ambar var. | Open Subtitles | في مزرعتنا يوجد ,حظيرة جميلة كبير الذي جدي الكبير قد بناها |
Pekâlâ millet, Ambar'daki paten gecesine hoş geldiniz. | Open Subtitles | حسناً, جميعاً, وأهلاً بكم في ليلة التزلج في المخزن. |
Merak etme Ambar, lazerle hiç bir acı hissetmeyeceksin. | Open Subtitles | لاتقلقى أمبار بتقنية الليزر أنتى لن تشعرى بالألم حتى |
Gece boyunca ağladın, Ambar'ı ne kadar çok sevdiğini söyledin. | Open Subtitles | طوال اللّيل إستمررت بالكاء، يخبرني كيف تحبّ أمبار |
Mademki Ambar'ı bu kadar çok seviyordun, beni neden oyaladın? | Open Subtitles | حسنا، إذا تحبّ أمبار كثيرا، لماذا ضيّعت وقتي؟ |
Ben senin en iyi dost olacağım, Ambar en iyi eş olacağım. | Open Subtitles | أنا سأكون صديقك الأفضل، أمبار أنا سأكون أفضل زوج |
Ama Ambar keşfedildiğinde sadece senin hafızanı sildi. | Open Subtitles | و لكن عندما إختفت الحظيرة. فقد محت ذاكرتك بالمُقابل. |
O Ambar bize, artı birlerimize ve kabarık elbiselerimize küçük. | Open Subtitles | الحظيرة ليست كبيرة بما فيه الكفياة لنا والموعد |
Çünkü Ambar kapısını 10 atışta 1 kere bile vuramadım. | Open Subtitles | لم أتمكن من ضرب باب الحظيرة في عشر خطوات. |
Ambar tam uçağın yanında. | Open Subtitles | المستودع فوق هنا هذا ما تشير إلية الخريطة |
Bahse girerim, Ambar, ağarlaçın arasındaki çiftlik evinin solunda. | Open Subtitles | أراهن أن المستودع موجود على يسار المزرعة داخل تلك الأشجار |
Şimdi köpek kulübesinin olduğu yerde bir Ambar vardı. | Open Subtitles | كان يوجد مخزن هنا قبل أن أبني بيوت الكلاب في ليلة ما ، شاب تسلل للمخزن |
Ben, "Al'ın Oyuncak Ambar"ından Al. Büyük fırsatların üzerinde oturuyorum. | Open Subtitles | انا ال.جى اتحدث اليكم من حظيرة الالعاب الان انا راقد على عرض جديد |
Tamam, ilk durak, bakıcı, sonra Ambar. | Open Subtitles | حسناً, نقطة التوقّف الأولى, جليسة الأطفال. ومِن بعدها المخزن. |
Onu, New York merkezinde bir karavan parkındaki büyük bir Ambar binasında kafeslerle dolu küçük bir odada bulduk. | TED | وجدناه في غرفة صغيرة كانت مليئة بالاقفاص في هيكل مستودع كبير كثير الاستعمال في وسط مدينة نيويورك. |
Arap dolu, terk edilmiş bir Ambar bulun. | Open Subtitles | أوجدوا وحدة تخزين مليئة بالعرب |
Tabi Ambar ağızlarından nasıI çıkacaklarını bulamazlarsa. | Open Subtitles | أفترض أنهم لا يفهمون كيف يعبر عبر تلك الفتحة |
Yapabilirsem o Ambar asla inşa edilmeyecek ve uçağınız olması gerektiği yere inecek. | Open Subtitles | إن كنتُ أستطيع، فإنّ تلك الحجيرة لن تُبنى أبداً، وستهبط طائرتكم كما يفترض بها |
Eğer kardeşim Ambar hayatta olsaydı, o da aynı şeyi söylerdi. | Open Subtitles | -لو كان أخي أمبر لازال حيا -لكان هو أيضا قال نفس الشيء |
- Bir Ambar mı? - Bir oda daha olmalı. | Open Subtitles | ـ بعض المخازن تلاشت ـ لابد أن يكون هناك غرفة أخرى |
Ambar ne zamandır bomboştu. | Open Subtitles | لقد كانت هذه المستودعات مهجورة لفترة طويلة |
Tek buldukları şey bodruma açılan yeni yapılmış bir Ambar kapağıymış. | Open Subtitles | وكان جلّ ما وجدوه هو كوّة مقتطعة من الأرضيّة، لها وصول للطابق السفلي. |
Ee, muazzam bir Ambar patlamasından sonra bütün bir gün ortalarda yoktun. | Open Subtitles | لقد تغيبت يوماً كاملاً بعد تفجير الباب الارضى |