"ancak bir" - Translation from Turkish to Arabic

    • لكن
        
    • فقط هو
        
    • حقيقيا فقط يمكنه
        
    Bakın, eğer arkadaşlarınız önünde sizi küçük düşürdüysem özür dilerim ancak bir dahaki sefere bana saldırmadan önce kendinizi tanıtmalısınız Open Subtitles أنا أسفة إن كنت قد أحرجتك أمام أصدقاءك و لكن في المرة القادمة, عليك أن تعرَف عن نفسك قبل مهاجمتي
    "...ancak, bir hapishane nezaretçisi günde 7 ila 10 kişi öldürmezse... Open Subtitles لكن إذا مُراقب السجناء لم يقتل 7 أو 10 في اليوم
    ancak bir sıçan yeme umuduyla karşılaşınca ağzının içinden çekiştiriyorladı. Open Subtitles لكن بمواجهة مشهد وجبة جرذ فقد كانت تسحبه خارج فمها
    Biz konuştuğumuz esnada koruma altında, ancak bir kişiyle daha temasa geçerseniz... Open Subtitles هو تحت حمايتنا بينما نحن نتكلم لكن إذا إقتربتَ أيّ فرد آخر
    ancak bir aptal bizi aynı günde 2 kez tutuklamaya kalkar. Open Subtitles الأحمق فقط هو الذي يحاول إلقاء القبض علينا مرتين في يوم واحد
    ancak bir sarti varmis- kalbinin yerinde, bir buz parcasi olacakmis. Open Subtitles و لكن تحت شرط واحد. في مكان قلبها, سيكون لديها جليد.
    Melodramınızı herkes kadar takdir ediyorum ancak bir açıklama olayı aydınlatabilir. Open Subtitles أقدر هذه الدراما مثل غيري لكن التفسير ربما يساعد بتوضيح الأمر
    ancak bir raketkuyruklu bile kendi türü ile çatışmalardan kaçınamaz. Open Subtitles لكن لا يستطيع مضرب الذيل أن يتفادى الصراع مع نوعه
    ancak bir düşündüğünüz zaman, ben bu seyahati yarım saat ve 1 saat arasında yapıyorsam bir günde düzinelerce seyahat ayarlanabilir, öyle değil mi? TED لكن لو فكرت في الأمر، إذا أمكنك القيام بالرحلة في نصف ساعة أو ساعة، فيمكنني إذاً القيام بعشرات الرحلات في اليوم، صحيح؟
    Sonra biz bunu unuttuk, ancak bir süre sonra Mücahitler bu ülkede, yani Amerika'da ünlendiler. TED وقد نسينا ذلك اليوم، لكن بالعودة إلى ذلك الوقت آنذاك فقد احتفل بالمجاهدين في ذلك البلد، في أمريكا.
    Ancak, bir günlük bazda, bulduğunuz şeyler Selam ve Lucy gibi, insan kalıntıları değildir. TED لكن يمكنك السؤال، كيف أمكن هذه الثديات الضخمة أن تعيش في بيئة صحراوية؟
    ancak bir sorun vardı çünkü tüyler cesedin bulunduğu yerden 35 metre ilerideydi. TED لكن هناك ظهرت مشكلة لإن الريش كان يوجد على بعد 40 ياردة من مكان وجود الجثة.
    ancak bir gün, Mario'nun ellerimize bakmadığını gördük. TED لكن في أحد الأيام أكتشفنا أن ماريو لم يكن ينظر لأيادينا.
    ancak bir şeylere iğrenç dememizin bir başka açıklaması var. TED لكن هناك سبب آخر وراء تعريفنا للأشياء بالمقززة.
    ancak bir türün yok olması mumla dolu bir odadaki mumların teker teker sönmesi gibidir. TED لكن في كل مرة يُفقد فيها كائن حي، فكأنك تُطفئ غرفة مليئة بالشموع، الواحدة تلو الأخرى.
    Bu ikisi tamamen ayrı teşebbüslerdir ancak bir taraftaki ilerleme diğer tarafa da akseder. TED تلكما مؤسستان منفصلتان تماما، و لكن التقدم في كل مجال ينعكس صداه على الآخر
    ancak bir şeyleri değiştirmek için bu güç, sadece bu önemli insanlarla sınırlı değil. TED لكن القدرة على تغيير الأشياء لا تعتمد على وجه الحصر على هؤلاء الأشخاص ذوي النفوذ.
    Bunlar aslında onlarca yıl eşlerine sadık kalmış insanlar, ancak bir gün bir çizgiyi aşıyorlar ki asla geçeceklerine inanmadıkları çizgiyi ve herşeyi kaybetme riskine karşılık. TED هم غالبا أشخاص كانوا أوفياء على مدى عقود لكن يوماً ما تجاوزوا خطًّا لم يتوقعوا أبدا تجاوزه وأمام خطر فقدان كل شيء
    Mutlu bir günün arkasından gelen gözyaşlarına ancak bir erkek sebep olabilir. Open Subtitles الرجل فقط هو القادر على التسبب في الفرح في يوم و الدموع في اليوم التالي
    Haydi. ancak bir ahmak seninle öğle yemeğine çıkarken geç kalır Open Subtitles بربكِ، الأحمق فقط هو من سيتأخر عن موعد الغداء معكِ
    Gerçek şu ki bizi soymaya kalkmak o kadar aptalca ki ancak bir aptal bunu denemeye kalkar. Open Subtitles الحقيقة هي أن مجرد محاولة سرقتنا ستكون تافهة لدرجة أن مغفلا حقيقيا فقط يمكنه أن يحاول ذلك

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more