arta kalan enerji Knowhere'in biyoloji özellikleri yüzünden harekete geçmiş olmalı. | Open Subtitles | كانت بداخل المكعب الكريبتوني سابقاً لابد وأن طاقتها المتبقية أعادت أحياء |
İşte bu yüzden, dünyada arta kalan birkaç geniş çaplı bio-çeşitliliği olan yerlerden birisiyiz ve işte bu yüzden biz karbon nötr bir ülkeyiz. | TED | و لذلك فنحن أحد البلدان القليلة المتبقية عالميا كنقطة مهمة للتنوع الحياتي، و لذلك نحن بلد محايد بالكربون. |
Burada yok ettiğiniz iblislerden arta kalan enerji bunlar. | Open Subtitles | الطاقة المتبقية من مخلفات كل الشياطين الذين هزمناهم هنا |
Bak ben sadece ilişkimizden arta kalanları tamir etmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | أنظر, أنا أحاول أن أبقى على ما تبقى من علاقتنا |
Halk kütüphanelerinin arta kalan son bedava kamusal alan olması dikkat çekiciydi. | TED | وكان الاعتراف بأن المكتبات العامة هي آخر ما تبقى من المساحة الحرة العامة |
Bu, nebuladan arta kalan tüm tozu ve gazı güneş sisteminin dışına püskürttü. | Open Subtitles | عصف بعيداً كل الغبار والغاز "المتبقي من الـ"نيبيولا بعيداً إلى حافة النظام الشمسي |
O sırada, sadece geçidin arta kalan enerjisinin yaptığı etki zannetmiştim bunu ama biraz düşününce, bunun o çapta bir değişimi açıklamadığını fark ettim. | Open Subtitles | حينها افترضت أن هذا كان تأثير توقيع الطاقة المتبقية لكن بعد أن فكرت قليلا أدركت أن هذا لا يمكن أن يفسر هذا التباين الكبير |
Biyolojik ana sistemden arta kalan verileri çekip çıkarmak için uğraşıyorum. | Open Subtitles | أنا استخدمه لمحاولة سحب أي من البيانات المتبقية خارج من المركز البيولوجي. |
arta kalan beyin hücrelerin lazım olacak. | Open Subtitles | أنت بحاجة لغسل خلاياك الدماغية المتبقية لديك |
Ve yanımda kalacağın arta kalan zamanda ne bir şeye dokun, ne bak ne de bir şey yap. | Open Subtitles | ولا تلمس، ننظر، أو تفعل أي شيء لحظات المتبقية لديك في وجودي. |
Bu şüphesiz, beynimde arta kalan bir görüntüydü. | Open Subtitles | بلا شك, كانت هذه بعض الصور المتبقية. |
O kanlı mezbahalarındaki arta kalmış yağ ve mukus parçalarını alıyorlar üzerine de biraz domuz boku ekliyorlar, bazen de inek derisi ufalanmış kemikler... | Open Subtitles | يأخذون كل القطع المتبقية من الدهون والشحوم التي في مسالخهم اللعينة ويضيفون قليلا من قاذورات الخنزير واحيانا من جلد البقر |
Glütenle mücadele etmek için, arta kalan yiyecek grupları arasında her türlü kombinasyonu deniyoruz ama şu ana kadar bir şey çıkmadı. | Open Subtitles | لذا لمحاربة الغلوتين نحن نحاول بكل تركيبة ممكنة للمجاميع الطعامية الأربع المتبقية -لكن لحد الآن , لا أجابة |
Larry, Onun Beyaz Saray'dan, güvenlik duvarı saldırılarından arta kalan kalıntıları incelemek için gönderildiğini söyledi. Ne? | Open Subtitles | لقد قال (لاري) بأن جهاز الأمن الداخلي أرسلها للتدقق من الخروقات المتبقية من هجوم الجدار الناري |
Parmaklarından arta kalan ısı. | Open Subtitles | الحرارة المتبقية من أصابعها |
Ve o zaman süvariler buraya gelir... ve bizden arta kalan parçaları toplarlar! | Open Subtitles | وبينما تاْتى النجده الى هنا فسيكون عليهم ان يجمعوا ما تبقى من اجسامنا من بين اسنانهم اللعينه |
Bunları spor salonundan arta kalan yığınının içinde bulduk. | Open Subtitles | لقد وجدنا هذه القمامة وراء ما تبقى من الصالة رياضية |
Halkının kılığına girmiş bu bokları öldürdüğünüz zaman içindeki Trakyalı'dan arta kalan da onlarla birlikte ölecek. | Open Subtitles | عندما تقتل آخر هؤلاء الحثالة المتمثلين برجال بلدك، ما تبقى من الثراسي بداخلك يموت معهم |
Genişleyen gaz ve toz bulutu şeklinde,... ölen yıldızdan arta kalanlar Ve kimyasal elementler. | Open Subtitles | إنها سحابة من الغاز والغبار المتوسع المتبقي من هذا النجم الميت. والألوان هي العناصر الكيميائية المختلفة. |
Her neyse, reklamdan arta kalan biraz param vardı ve ben de size teşekkür etmek için küçük bir hediye alayım dedim. | Open Subtitles | على أي حال، لقد حصلت على القليل المتبقي من إعلاني وفكرت، ماذا لو أعطيت الرفاق هدية صغيرة للتعبير عن شكري؟ |