ŞİRKET aseton KONUSUNDA SUÇSUZ OLDUĞUNU SÖYLEDİ. | Open Subtitles | و لم تدافع ضد استخدام الأسيتون ، تم غلق مصنعها فى وبورن عام 1990 |
Ok aseton bazlı temizleyici ile kaplıydı. | Open Subtitles | كان مغطى بطبقة السهم مع النظيف القائم على الأسيتون. |
Bir patlama için, fazladan şeyler yapmak gereklidir, mesela, depoya bantlı birkaç paket aseton peroksit. | Open Subtitles | يتطلب الإنفجار شيء إضافي مثل بضعة أكياس من بيروكسيد الأسيتون ملفوفة على تنك البنزين |
Şişedeki sıvıın süt olmadığını düşünüyorum; bence şişede aseton vardı. | Open Subtitles | لا أصدق أن ما في الزجاجة حليب، أعتقد أنه أسيتون. |
İçinde aseton, silen, tolüen, titanyum dioksit ve çeşitli hidrokarbonlar var. | Open Subtitles | فوجدت" آسيتون"زايلين"تولين " " ديوكسيد التايتانيوم " -هيدروكربونات متنوعة |
aseton, metanol, her türlü yanıcı madde var. | Open Subtitles | آثار الآسيتون والميثانول وكل أنواع المواد القابلة للإحتراق |
10 torba suni gübre, 7,5 litre aseton pareksot 22 kilo, onluk çivi. | Open Subtitles | ،عشر حقائب من الأسمدة جالونيْن من فوق أكسيد الأسيتون خمسين رطلًا من مسامير بطول أربع بوصات |
Japon yapıştırıcısında aseton işe yaramadı ta ki su ve sabunla karıştırılana kadar. | Open Subtitles | الصمغ مع الأسيتون يفلح لم والماء الصابون مع خلطته أن إلى |
Hırsızın biri çok katlı bir apartmanı soymadan önce içeri aseton gazı pompalamıştı. | Open Subtitles | قامّ بضغط الغاز الأسيتون بشقة شاهقة قبل أن يسرق المكان |
Olay yerinde aseton gazı tenekesi vardı. Uyuşturulduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | كانت هناك أسطوانة غاز الأسيتون في مكان الحادث |
Amonyak, aseton, benzin, nitrobenzin. | Open Subtitles | الأمونـيا ، الأسيتون البنزين ، نترات البنزين |
Bu sırada aseton da kadını öldüren silahı eritmeye devam eder. | Open Subtitles | في ذلك الوقت يقوم الأسيتون بإذابة المسدس الذي قتلها به، |
Kundaklama bölümü yangını başlatan şeyin sadece aseton olduğunu söylemiş, ve savcının davadaki dayanak noktası buymuş. | Open Subtitles | حددت وحدة الحريق المتعمد أن الأسيتون كان المادة الوحيدة المستخدمة في الحريق, وتمحورت قضية المدعي العام حول تلك النقطة. |
Kimyager önemli miktarda aseton bulmuş, tıpkı yanan madde olarak bildirdiği malzemelerdeki diğer kimyasallar gibi. | Open Subtitles | عثر الكيميائي على كيميات كبيرة من الأسيتون, وكذلك على آثار مواد كيميائية أخرى والتي شهد على أنها كمسببات حريق. |
Aşırı içmesi vücudunun fazla oranda aseton üretmesine sebep oluyor. | Open Subtitles | المشروبات الثقيلة تسبب لجسمه إنتاج فائض من الأسيتون |
Suyun, öte yandan, aseton katılmıştı, uhu gibi yapıştırıcılarda bulunan bir bileşik. | Open Subtitles | الماء من الجهه الأخرى كان مذاباً به أسيتون مركب بالعاده يوجد بالمواد الاصقه مثل الصمغ |
Oje çıkarıcısı gibi kokuyor çünkü içinde ki maddeden, aseton. | Open Subtitles | رائحته مثل مُزيل طلاء الأظافر بسبب مُكوّنه النشط: أسيتون. |
Parlak astar boya, ağartıcı, aseton,.. | Open Subtitles | وجدت علبة رش مينا للتبيض ، أسيتون |
Cebinde aseton bulmuşlar. | Open Subtitles | لقد عثروا على آسيتون على بنطاله |
aseton ve toluen aynı bidondan dökülmüş | Open Subtitles | الآسيتون والتولوين يجب أن يكونوا قد صبوا من حاوية واحدة. |
aseton, uhu, tiner, çakmak gazı, en ucuz ne bulursa. | Open Subtitles | مزيل طلاء الأظافر الصمغ و مذيب الطلاء سائل الإشعال أيا كانت النشوة الرخيصة المتوافرة |
Zift ve aseton denedim fakat onları ayıramadım. | Open Subtitles | يعتقدانه ما كان أيّاً أو ببعضهما مغرمين إنهما ولكن لفصلهما والأسيتون الزيت جربت حال, أيّ على ... تفصليهما لا |
Lezbiyenler için ruj olduğunu biliyorum. Biseksüeller için aseton var mı? | Open Subtitles | أعرف وجود طلاء شفاه للسحاقيات فهل يوجد مزيل لطلاء الأظافر للخنثويين؟ |
Bombanın başlıca malzemeleri aseton ve peroksitmiş. | Open Subtitles | المكونات الاساسية للقنبلة الاسيتون و مركب كيميائى اوكسجينى |