Ve nükleer atık çöplüğünde nükleer bir bomba mı patlatacağız? | Open Subtitles | و بتفجير قنبلة نووية في منشأة للتخلص من النفايات النووية |
Çöpleri çıkarırdık atık yerine ve orada ormanı resmeden bir duvar resmi vardı. | Open Subtitles | كنت معتاد على اخراج النفايات الى منطقة التحميل وكان هناك لوحة فنية لغابة |
Yıllık olarak 12.246 ton toksik atık atıyor veya işliyor. | Open Subtitles | تنبعث أو تلقى 27 مليون رطلاً من النفايات السامّة سنويًّا. |
Ama Meksika Çölünde bir Amerikan zehirli atık yığınının kamera kaydıyla bitirdi. | Open Subtitles | وانتهى بها المطاف بتصوير أمريكية تتخلص من نفايات سامة في الصحراء المكسيكية |
...nükleer atık saklama araştırmalarına 2.5 milyar dolar ayırmak yerine | Open Subtitles | وبدل منصرف مليارين ونص عالأبحاث عشان نتخلص من المخلفات النووية |
Ve tabii ki bir ülke ne kadar çok gelişmiş ise bu atık yığınları da o kadar büyük oluyor. | TED | وبالطبع، كلما كانت الدولة متطورة أكثر كلما زادت جبال النفايات |
Bu hammaddeleri, karmakarışık atık yığınlarının içinden nasıl ayıracağımız her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. | TED | وقد أصبحت الحاجة ملحة بشكل كبير لإكتشاف طريقة نستطيع من خلالها استخلاص هذه المواد الخام من سيل النفايات المعقد جداً |
Bu bir zorluk çünkü ABD'de atık sahalarındaki atıkların üçte birinin sebebi inşaat. | TED | هذا تحدٍ، لأنه ينتهي بأن حوالي الثلث من جميع مكبات النفايات في الولايات المتحدة عبارة عن مخلفات البناء. |
Düşünün, doğada hiç atık olmaz. | TED | فكروا بذلك: الطبيعة لديها صفر من النفايات. |
atık ürünlerin toplanması, yok edilmesi ve işlenmesine ihtiyaç duyarlar. | TED | كما يحتاج الناس إلى جمع النفايات وإزالتها ومعالجتها |
bir çok zehirli atık ve bir sürü şey var oraya devrilen bir sürü şey şimdi havaya gidiyor | TED | هناك الكثير من النفايات السامة وغيرها من الأشياء الملقاة هناك والتي أصبحت الآن تحملها الرياح. |
Çoğu şey, ürettiğimiz çoğu atık, çöp sahasında son bulur. | TED | معظم الاشياء , الفضلات التي ننتجها , ينتهي بها الامر في مكبات النفايات |
Sadece kısa vadeli radyoaktif atık oluşturur ve erime tehlikesi yoktur. | TED | ستتنتج بعضا من النفايات المشعة على المدى القصير فقط، التي لا يمكنها أن تنصهر. |
Eğer bunu kısa yoldan veya ihmalkar bir şekilde yönetir isek, atık, kirlilik, trafik sıkışıklığı, orman ve arazilerin yok olmasına sebep olacağız. | TED | بإهمال، وقصر نظر، سنخلق النفايات والتلوّث والاكتظاظ، وسنهدم أراضينا وغاباتنا. |
Kullanılmış eldivenleri ve kağıt havluları, tıbbi atık poşetine atın. | Open Subtitles | تخلصوا من القفازات المستعملة ومناشف الورق .في كيس نفايات طبي |
Yani daha az atık madde üretiyorsunuz ve bu atık madde inek gübresi kadar çevreye zararlı değil. | TED | فعند إذن تكون كمية الهدر أقل، والنفايات التي لديك ليست نفايات ضارة بالبيئية كما هو الحال مع روث البقر. |
Açıkçası geri dönüştürülebilir malzemelerle harika fırsatlar mevcut, sıfır atık hedefine ulaşabiliriz ve ulaşacağız. | TED | ومن الواضح أن هناك تجارب رائعة مع المواد المعاد تدويرها، وباستطاعتنا أن، وسوف نتجه إلى، مواد لا تنتج نفايات أبداً. |
Graham Wiles bu sürece daha fazla bileşen ekleyerek atık süreç işlemlerini değer yaratan projelere çevirmiştir. | TED | ام مؤسسة جراهام ويلز استمرت في وضع عناصر الى تلك العملية لكي تحول المخلفات الى مواد ذات قيمة |
Sifonu çektiğinizde, dışkınız atık arıtma tesislerine gidecek, ki bunlar değer olarak satılıyor, sorumluluk olarak değil. | TED | إذا دفقت ماء المرحاض ، سوف يذهب البراز لمحطات معالجة مياه الصرف الصحي. التي تباع كأصول قيمة ، وليست كأعباء. |
Burada, San Francisco'da MR3 adında bir firma var; atık kollarından maden çıkarmak için mikrop moleküllerinin taklitlerini filtrelere yerleştiriyorlar. | TED | توجد شركة هنا في سان فرانسيسكو تدعى MR3 والتي تغرس ما يشبه الميكروبات على مصافي لاستخراج المعادن من مجاري الفضلات. |
Ama şimdi New Jersey'deki bir çöplüğe toksik atık taşıyorum. | Open Subtitles | . الآن أقود نفاية سامّة إلى موقع دفن نفايات في نيو جيرسي. |
Şimdi, birkaç kamyonumuzu atık alanlarını keşif için Alaska'ya gönderdim. | Open Subtitles | أرسلت القليل من شاحنات الشكرة لألاسكى للكشف عن أماكن التلوث |
Sonunda anlaşıldı ki dünyadaki mikropların çoğunluğu okyanuslarımızda, bağırsaklarımızda ya da atık su arıtma tesislerimizde değil. | TED | بل في الحقيقة، معظم الميكروبات على كوكب الأرض ليست موجودة في المحيطات ولا في أمعاء المخلوقات ولا حتى في مياه المجاري. |
ABD Çevre Koruma Kurumu EPA'nın tahminlerine göre 1970 ve 2017 arasında yiyecek israfı iki kattan fazla artmış ve şu an atık sahalarının %27'sini oluşturuyormuş. | TED | وتقدر وكالة حماية البيئة أن كمية الطعام المهدر قد تجاوز الضعف بين عامي 1970 و2017، ونسبتها تقدر ب27 بالمئة من كل شيء موجود في مكبات النفاية. |
Ve son zamanlarda, insanlar pişirme yağları hakkında endişeliler çünkü binlerce insan restoranların atık sularından pişirme yağı arıtırken yakalandı. | TED | ثم مؤخرا ، الناس قلقون جدا من زيت الطهي، لأنه تم العثور على الآلاف من الناس يكررون زيت الطهي من مخلفات المطاعم. |
Ev radyoaktif atık üzerine kurulmuş ve antik kızılderili mezarlığına mı? | Open Subtitles | انتظرى ذلك البيت مبنى على فضلات مشعة ومقبرة هندية قديمة |
Arap Körfezi'nin bazı bölgelerinde arıtma tesislerinin atık salamura suyu yüzünden denizsuyunun tuz oranı artmaktadır. | TED | وفي جزء من الخليج العربي المياه البحرية هناك تزداد ملوحة بسبب تصريف مياه الصرف الصحي اليها |
Nükleer atık depolama tesisini mi yoksa parkı mı tercih edersiniz? | Open Subtitles | الا تريد ان يكون عندك منتزة بدلاً من وسيلة خزن للنفاية النووية؟" هذا يبدو تافة |
Biz Terminatör 2'deki T-1000 sahnesinden esinlendik ve neden bir 3B yazıcı bu şekilde çalışmasın diye düşündük. Harika bir obje yapmak üzere gerçek zamanlı olarak, hiçbir atık olmadan sıvı içinden çıkan bir objeniz var. | TED | حسنا، لقد ألهمنا مشهد من فيلم ( 2 terminator) ل T-1000 و فكرنا لماذا لا يمكن لطابعة ثلاثية اﻷبعاد أن تعمل بهذه الطريقة حيث يكون لديك جسم يبرز من خلال عجين في وقت آني و بدون مخلّفات لصنع أشياء عظيمة ؟ |