Akbabaların neslinin tükendiği bölgelerde cesetlerin yok olması üç kat zaman alıyor. | TED | في المناطق المُهدد فيها النسور بالإنقراض. تستغرق الجُثَّث ثلاث مرات أطول لتتحلّل. |
Ilıman bölgelerde nüfus yoğunluğu hızlı değiştiğinden oradaki kartallar fazla üreyerek riski dağıtırlar. | Open Subtitles | فى المناطق المعتدله تزيد الأعداد بسرعة لذا توجد عقبان تنشر الخطر بتربية المزيد |
Dünya üzerindeki volkanik bölgelerde bu gibi kaynar su havuzları, milyarlarca yııdır var. | Open Subtitles | برك من المياه المغلية كالتي وجدت في المناطق البركانية على الأرض لمليارات السنين |
1.5 milyardan fazla kişi, deniz seviyesinde ve sele yatkın bölgelerde yaşıyor. | TED | أكثر من 1.5 مليار شخص يسكنون في مناطق ساحلية منخفضة معرضة للفيضانات. |
27 Temmuz'da Liberya Başkanı en kötü şekilde etkilenen bölgelerde karantina uygulaması başlattı. | TED | في 27 يوليو فرضت رئيسة ليبريا حجراً صحياً على مناطق الأكثر تضرراً. |
Sıcak bölgelerde dolaşan terörist dedikoduları da yok şu an. | Open Subtitles | أحاديث الإرهابيين في المناطق الساخنة كلها تقريباً غير موجودة حالياً |
Yeterli ışıkla çöl, soğuk veya kayalık en yaşanamaz bölgelerde büyürler. | Open Subtitles | بضوء كافي وستنمو بأغلب المناطق الغير صالحة للعيش بالصحراء، بالبرد، والصخر |
Tüm bu bölgelerde İŞİD'nin, STK çalışanları ve sivillere yaptığı saldırılar arttı. | Open Subtitles | كل هذه المناطق شهدت هجمات متزايدة. بواسطة داعش على الموظفين و المدنيين. |
Bunu şimdi, geçtiğimiz yıl Afrika Boynuzu'nda bazı bölgelerde gıda fiyatlarının yüzde 240'a kadar çıkmasında gördük. | TED | ونراه الآن في القرن الأفريقي حيث ارتفعت أسعار الغذاء 240 بالمئة في بعض المناطق على مدى السنة الماضية. |
Tıp hizmetinin olmadığı bu ücra bölgelerde klinik hizmeti veriyoruz. | TED | وكنا ندير عيادات في تلك المناطق النائية والتي كانت تفتقر للتغطية الصحية تماما |
iPad Pilot Program denen bazı programlar var ve bazı bölgelerde bulunuyor. | TED | وهنا هذه البرامج التي تدعى برامج الآيباد التجريبية والتي تم تطبيقها في بعض المناطق |
Ama o gri bölgelerde karışıklığı bulabilirsiniz, | TED | لكن المناطق الرمادية هي حيث تجد التعقيد، |
Sıtmanın varolduğu bölgelerde yaşayan insanlara 'Sıtma hakkında ne düşünüyorsunuz?' | TED | فعندما سألوا الناس في المناطق المتأثرة بالملاريا عن موقفهم من هذا المرض |
Birincisi, kırsal bölgelerde yaşayan topluluklar üzerinde çalışmamız gerekiyor, şiddetin toplum gözünden uzakta gerçekleştiği yerler. | TED | أولها مساعدة المجتمعات التي تعيش في المناطق الريفية, حيث تحدث الانتهاكات البعيدة عن أنظار العامة. |
Tropikal bölgelerde güneş dikkat edilmesi gerekli en önemli şey ve aslında güneşten korunulmak isteniyor. | TED | في المناطق الاستوائية، الشمس هي أهم شيء يجب إيلاءالاهتمام لها. وفي الواقع، ما نسعى إليه هوالاحتماء من الشمس. |
Ilıman bölgelerde sıcaklığın yumuşamasına yardımcı olur ve bize ılıman hava verirler. | TED | فهي تساعد على تخفيف درجات الحرارة في المناطق الحارة مما يمنح الكوكب الطقس المستقر. |
Bazı bölgelerde insanlar, deniz surları, taşkın kapakları ve suyun yönünü değiştirecek kanallar inşa ederek tsunamileri durdurmaya çalışmışlar. | TED | في بعض المناطق حاول الناس وقف تسوناني عن طريق جدران البحر، بوابات الفيضان وقنوات تحويل المياه. |
Daha önce kimsenin bakmamış olduğu bölgelere bakabiliyor ve o bölgelerde bu genlerin aktive olduğunu görebiliyoruz. | TED | بإمكاننا أيضاً النظر إلى مناطق لم يراها أحدٌ من قبل ، ونرى تلك الجينات النشطة هناك. |
Kötü olayların yaşandığı yerler olsa da barış ve refah tüm bölgelerde artıyor ve bir gün tüm dünyaya yayılabilir. | TED | من عدد قليل من الواحات مناطق السلام تزدهر وتنمو ويمكن أن تشمل في يوم ما الكرة الأرضية. |
Eğer hedeflenen bölgelerde basit birkaç şey yaparsak, Su ürünlerimizi geri kazanabilir ve bunları besin olarak kullanabiliriz. | TED | إن قمنا ببعض الأمور البسيطة في مناطق محددة، يمكننا أن نعيد تشغيل مصائد الأسماك واستعمالها لإطعام الناس. |
Birçoğumuz hala ırk olarak tecrit edilmiş bölgelerde yaşasak da LGBT insanları, biz her yerdeyiz. | TED | بينما كثير منا نعيش في أماكن تحتوي تفرقة عنصرية نحن المثليّون في كل مكان. |
Eğer gerçekten iltihaplanma varsa o bölgelerde olmalı. | Open Subtitles | إن كان لديه التهاب حقيقيّ، فسيظهر بالأسفل هناك |
Dünya'da, genellikle sıvı hâlde su bulundurmuş bölgelerde oluşan bir demir oksit. | Open Subtitles | وأكسيد الحديد الذي يتكون في البقاع المحتوية على ماء في الارض |
Bunun yerine, kimyasallar beyindeki bilgi akışını değiştirmek için oldukça karmaşık bölgelerde salınırlar ve karmaşık sinapsları etkilerler. | TED | بل هي تنطلق في مواقع محددة جداً وتعمل على نقاط عصبية دقيقة لتغير تدفق المعلومات في الدماغ |
Bütün yurttaşlarımız için koruma sağlayacağız, sadece şehir içinde ya da sorunlu denilen bölgelerde değil. | Open Subtitles | سوف تزود مواطنينا بالحماية ليس من في المدن الداخلية أو ما يعرف بمناطق الخطر |