Bu ağda, bütün noktalar ayrı birer yarasayı ve aralarındaki çizgiler de bireyler arasındaki bağı, ilişkiyi ifade ediyor. | TED | في هذه الشبكة، كل الدوائر هي عُقد، أفراد من الخفافيش، و الخطوط بينهم هي روابط اجتماعية، علاقات بين الأفراد. |
ve bazı bireyler vardı, benim bu işi başarmamı .... engellemeye çok çalışıyorlardı. | Open Subtitles | كان هناك بعض الأفراد الذين كانوا يحاولون بصعوبة أن يمنعوني من عمل وظيفتي |
bireyler olarak sizlerin böyle bir merkezi var. | TED | أنتم الأفراد أنفسكم وأنتم تملكون هذا الجوهر. |
der. Toplum değil, bireyler ve aileleri mevcuttur. | TED | لا وجود للمجتمع، إنما هناك أفراد وعائلاتهم |
Ama bunun büyük bir sorun olduğuna inanıyorum, bizim için toplum olarak, kültür olarak ve bireyler olarak tehlikeli potansiyel sonuçları olan bir sorun. | TED | و لكني أعتقد أن هذه مشكلة كبيرة، مشكلة يحتمل أن تكون عواقبها خطيرة بالنسبة لنا كمجتمع، كثقافة و كأفراد. |
Ciddi zihinsel engelli bireyler olduğu gibi, doğuştan üstün yetenekli olanlar da bulunmakta. | TED | هناك هؤلاء الأفراد المصابون بإعاقة ذهنية كبيرة, ولكن هناك أيضا من الأفراد من هم موهوبون. |
Hiç konuşmayan bireyler de var. Çok konuşanlar da var. | TED | هناك هؤلاء الأفراد الذين لا يتكلمون إطلاقا. وهناك هؤلاء الأفراد الذين يتكلمون كثيرا. |
İnanılmaz sanatsal yeteneklere sahip olan bireyler de var. | TED | وهناك هؤلاء الأفراد الذين لديهم قدرات فنية هائلة. |
Çizgiler bireyler arasındaki sosyal etkileşimi göstermektedir. | TED | تشير الخطوط الى الترابط الاجتماعي بين الأفراد. |
Bütün bu çabalara rağmen, bireyler hakkında sürekli benzer hikâyelerin su yüzüne çıktığını fark ettim. | TED | لاحظت أنه بالرغم من كل المجهودات، كانت هناك قصص مألوفة ما تفتأ تظهر بخصوص الأفراد. |
Yenilikçi şirketlerin içindeki bireyler hem soruşturmayı hem de aktif olarak dinlemeyi biliyorlar. | TED | يتعلم الأفراد في المنظمات الإبتكارية كيف يسألون ويستمعون جيدًا، لكن خمنوا ماذا؟ |
Ve soru hâlâ geçerli: bireyler, kurumlar ve hükümetler ne yapabilir? | TED | ويبقى السؤال المطروح: ماذا يمكن أن يفعل الأفراد والمنظمات والحكومات؟ |
bireyler, ulusal ve uluslararası güvenlik üzerinde eskiye göre çok daha fazla güce sahipler. | TED | يتمتع الأفراد بسلطة أكبر من ذي قبل للتأثيرعلى الأمن الوطني والدولي. |
Teknik yetenekler dünya çapında gelişiyor ve bireyler ve küçük grupların kendi avantajları var. | TED | تتطور القدرة التقنية في جميع أنحاء العالم، ويتمتع الأفراد والمجموعات الصغيرة بالأفضلية. |
Peki kaçınız şunu öğrendiğinde şok geçirmez, klinik deneylerin %95'i de Avrupa kökenli bireyler üzerine yapılmaktadır. | TED | إذن فكم واحد منكم سيصاب بالصدمة لمعرفة أن 95٪ من التجارب السريرية أظهرت أيضا وبشكل حصري الأفراد من أصول أوروبية؟ |
Ama her bir resim ile, dopdolu hayatları olan bireyler var, ve anlatılmayı hak eden hikayeler. | TED | لكن مع أي صورة هناك أفراد لديهم حياة كاملة وقصص تستحق أن تحكى |
Garip şekilde davranan bireyler genellikle UFO'lardan ya da diğer olağanüstü şeylerden etkilenmişlerdir örneğin Telefon patlamaları." | Open Subtitles | ..أفراد يعملون بملابس سرية مرتبطة بالأطباق الطائرة في الغالب ..أو ظواهر أخرى خارقة للعادة ..ومثال على ذلك: |
Bilim anlayışında büyük sıçramalara neden olan bireyler. | Open Subtitles | أفراد كانوا مسؤولين.. عن قفزات نوعيّة كبيرة بفهم العلم.. |
Elbette çocuklarımızın sağlıklı büyümesini, iyi yetişmiş bireyler olmasını istiyoruz. | TED | طبعا نريد ان ينشأ ابناؤنا كأفراد متزنين |
böylece daha fazla Maslow okumaya başladım ve şunu fark ettim aslında Maslow hayatının son döneminde bireyler için hazırladığı ihtiyaçlar hiyeyarşisini alıp onu topluluklar için kurumlar ve özellikle iş hayatı için uyarlamak istemiş | TED | فبدأت اقرأالمزيد لماسلو وما بدأت ادركه بالفعل هو في الواقع ان ماسلو في وقت لاحق في حياته اراد ان ياخذ هذا التسلسل الهرمي للفرد ويطبقه على الجماعة في المنظمات و خاصة في الاعمال |
Toplum için olmazsa olmaz bir fırsat değil ancak bireyler ve aileler bu yönde tercih yapıyorlar. | TED | ليس بالضرورة أن يكون أفضل للمجتمع، لكنه ما يختاره الفرد والعائلة. |